Hayata Dair

Ekonomik ve Sosyal Haklar (Hz Peygamberin getirdiği)

Ekonomik ve Sosyal Haklar (Hz Peygamberin getirdiği) … “Ancak üretim, bölüşüm ve tüketim faaliyetlerinin, adalet ile eşitlik standartlarına uygun düşmesi için, bunlara bazı sınırlar çizilmiştir…” ayrıntılar hayaldefterim de…
M. Emin DEMİRÇİN

Ekonomik ve Sosyal Haklar (Hz Peygamberin getirdiği)

İslam, ekonomik alanda hayatın kazanılması için, yapılacak mücadelede herkese fırsat eşitliği tanımıştır. Ancak üretim, bölüşüm ve tüketim faaliyetlerinin, adalet ile eşitlik standartlarına uygun düşmesi için, bunlara bazı sınırlar çizilmiştir. Allah Resûlünün ekonomik ve sosyal hak ve ödevlere ilişkin açıklamaları şöyledir:

Ashabım,
Faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Lakin borcunuzun aslını vermek gerekir. Allah’ın emri ile faizcilik artık yasaktır. Cahiliye devrinden kalma bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir.

“İslâm ülkeleri arasındaki ihtilaf…”

İslâm’ın İktisadî görüşü batıdaki ilim sisteminin aksine kompartmantaldır. Bağımsız ilim halinde değildir. Zira İslâm bir vahdettir, bütündür. İslâm’ın İktisadî görüşü diğer bütün safhalarına bağlıdır. Ama İslâm’ın iktisadi hükümleri, diğer iktisadi doktrinlerden ayrılır. Bağımsızdır, Batı sistemlerinin dayandığı model “maddi insan” modelidir. “İktisadî adam” tipi… Bütün düzenlemeler, elektronik beyin gibi menfaati varsa adım atan bu model üzerindedir. Bizler, İktisadî adam modeli yerine bir “Müslüman adam” modeli koymak zorundayız. İslâm dünyası istikbalde ciddi neticeler doğuracak kritik bir devrede bulunuyor. İslâm ülkeleri arasındaki ihtilaf ve görüş ayrılıkları bütün gelişmiş ülkelerin istifade ettikleri bir vasıta haline geldi. Anlaşmazlık soğuk ve sıcak savaşlar son bulmadıkça İslâm dünyasının İktisadî ilerleme sağlaması mümkün değildir.

İslâm ülkelerinde İktisadî ilerleme ancak İslâm birliği ile olur. Müslüman ülkelerin piyasaları gelişmemiştir. Kendilerine siyasi ve iktisadi baskı uygulanmaktadır. Bu gibi maniler İslâm dünyasındaki ilerleme hareketlerini engellemektedir. Eğer bir ortak pazar kurulursa sağlanan iktisadi ilerlemeler İslâm ülkelerinin sosyo-ekonomik yapılarını ve milletlerarası münasebetlerini de değiştirecektir. Artık İslâm birliğinin gerçekleşmesi zaruri ve hayati bir mahiyet kazanmaktadır.

“Yapay küçük küçük devletlere ayırmışlar”

XIX. asırda Almanya’nın siyasî birliğe kavuşmasına bir İktisadî birlik, “zolleverein” gümrük birliği öncülük etti. İkinci Dünya savaşından sonra, bir Avrupa Birleşik Devletleri kurmayı hedef tutan Avrupa ülkeleri ilk adım olarak Avrupa Ortak Pazarı (AET) kurdular. Bu iki örnek bir ortak pazarın İslâm iktisadını sağlamakta oynayacağı rolü göstermektedir. Bugüne kadar İslam dünyası, sahip olduğu kaynakların çoğunu gelişmiş milletlere hammadde olarak sattı. Avrupalılar ticaret alanlarını genişletmek ve zengin hammadde kaynaklarına el koyabilmek için, Asya ve Afrika’yı masa başında pergel ve cetvelle çizdikleri yapay sınırlarla küçük küçük devletlere ayırmışlar. Afrika’nın haritasına bakarsanız bu yargının ne kadar doğru olduğunu kolaylıkla görürsünüz. Bahreyn, Kuveyt, Katar, Umman, Tunus, Lübnan ve benzeri ülkeler de Avrupalıların, Müslümanların yeraltı zenginliklerini ülkelerine taşıyabilmek amacıyla ortaya çıkardığı şekil devletlerdir.

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu