(1’inci bölüm) – Kocaeli Kent https://kocaelikent.com Hayal Defterim Sun, 13 Aug 2023 19:24:38 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://kocaelikent.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-küçük-logo-KK-32x32.jpg (1’inci bölüm) – Kocaeli Kent https://kocaelikent.com 32 32 Adalet Kavramı-islam’da insan hakkı (1’inci bölüm) https://kocaelikent.com/adalet-kavrami-islamda-insan-hakki-1inci-bolum/ Tue, 11 May 2021 22:33:47 +0000 https://kocaelikent.com/?p=58764

Adalet Kavramı-islam’da insan hakkı (1’inci bölüm) … “İnsan hakları alanı; eşitlik adaleti alanıdır. Dil, din, cins, irk ayırımı yapılmaksızın bütün insanlar arasında, insan hakları açısından, tam bir eşitlik sağlanmalıdır.” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

Adalet Kavramı-islam’da insan hakkı (1’inci bölüm)

Yukarıda da belirttiğimiz gibi; Islâm’da adaletin iki boyutu vardır. Esasen Yunan hakimleri de bu iki boyutlu adalet anlayışını, Mısır ve Filistin yöresinde ve “her kavme kendi diliyle peygamber gönderildiğine göre”, kendi kültür çevrelerinde tebliğ edilen ilâhî vahy’den, llåhi hikmet’den iktibas ederek tebliğ etmişlerdir. Kur’an-1 Kerîm’de, eşitlik adaleti “adl” terimi ile, “istihkak, liyakat ve oran adaleti” ise “kıst” terimi ile ifade edilir.

İnsan hakları alanı; eşitlik adaleti alanıdır. Dil, din, cins, irk ayırımı yapılmaksızın bütün insanlar arasında, insan hakları açısından, tam bir eşitlik sağlanmalıdır (Hucûrât, 13). İslâm Şeriati’nde, insanı “zekâ sahibi ve konuşan davar” hükmünde tutmak, Roma Hukuku ve diğer Hukuk çevrelerinde olduğu gibi “kölelik” kurumu yoktur. Bunun yerine, savaş esirlerinin toplum içinde bakım ve gözetimlerini ve toplum ile bütünleşmelerini sağlayan bir “koruyucu aile” kurumu kabul edilmiştir. Âdil olan, kamu haklarından yoksul olmayan aile reisleri; Devlet gözetimi altında, köleleri aile içine kabul eder, yediğinden yedirir, giydiğinden giydirir.

“Köle” kadınlardan, kendi rızası ve evlenme iradesi olmaksızın cinsî istifade imkâni yoktur, çünkü her şeyden önce “köle kadın” diye bir şey yoktur, “köle erkek” de olmadığı gibi! “Milket-i yemân” terimi, “sağ elinin mülkü” ve daha sonra da “mülkiyet hakkı konusu: mal” anlamında değildir, “mülk”; Kur’an-i Kerim’de “egemenlik, iktidar, yetki” anlamına gelir. “Milket-i yemân”; Özel Hukuk anlamında mülkiyet hakkını değil, “koruyucu aile reisi”nin gözetim yetkisini ifade eder.

]]>
Veda Hutbesinin İnsan Hakları yönünden kısa tahlili (1’inci bölüm) https://kocaelikent.com/veda-hutbesinin-insan-haklari-yonunden-kisa-tahlili-1inci-bolum/ Wed, 05 May 2021 23:11:15 +0000 https://kocaelikent.com/?p=58780

Veda Hutbesinin İnsan Hakları yönünden kısa tahlili (1’inci bölüm) … “Veda Hutbesi hicri 10. yılda Hz. Peygamberin hac farizasını ifa için Mekke’ye gelip, Veda Haccı sırasında irat etiği hutbelere verilen bir isimdir.” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Mehmet ŞENER

Veda Hutbesinin İnsan Hakları yönünden kısa tahlili (1’inci bölüm)

Veda Hutbesi hicri 10. yılda Hz. Peygamberin hac farizasını ifa için Mekke’ye gelip, Veda Haccı sırasında irat etiği hutbelere verilen bir isimdir. Ancak Veda Hutbesi yalnız Arafat’ta irat edilen hutbe olmayıp; Arafat’ta arife günü (Zilhiccenin 9. günü), Mina’da bayramın ilk günü ile yine Mina’da bayramın ikinci günü irat edilen hutbelerin bütünüdür. Bunlardan meşhur olanı Arafat’ta, sayıları kadın erkek 140.000’i aşan bir topluluğa irat edilen hutbedir.

Allah Rasulu (5.A.V.) bu mahşeri kalabalıkta hutbesine başlamadan önce Cerir b. Abdullah vasıtasıyla süküneti temin etmiş ve sahabılerden Rebi’a b. Ümeyye gibi gür sesli münadiler görevlendirerek hutbe cümlelerinin tekrar edilip, uzaklara kadar duyurulmasını temin etmişti ki, bu teknik anlamda bir bakıma hoparlör teşkilâtından yararlanmak demektir.

Allah Rasûlü hutbesine Allah’a hamd ve senadan sonra “Eyyühe’n-nás! (= Ey insanlar)’ nidasıyla başlamış ve önce sahabilerin dikkatlerini çekerek, oradan bütün dünyaya hitap etmiştir.

Bu hutbe, İslâm’ın temel konularına temas etmesi, cahiliye âdetlerini ortadan kaldırması, eşitlik, hürriyet, kan davaları, faiz, emanet, özellikle insan hakları, aile hukuku içinde yer alan karıkoca hakları, vasiyet, nesep, zina, borç ve kefalet gibi hukuki meselelere yer vermesi açısından oldukça önem taşır.

Hz. Peygamberin (S.A.V.) bu hutbesi, yalnız Müslümanlara okunmuş sıradan bir hutbe olmayıp, bütün insanları kapsayan tarihi bir hutbe ve bir insan hakları evrensel beyannamesidir.

Biz burada sözü edilen konuların hepsini değil, hutbenin insan hakları ve aile hukuku ile ilgili yönlerini ele alacağız. Şimdi hutbenin konumuzla ilgili cümlelerini ele alıp, tahlil etmeye çalışalım.

Hutbede 7-8 yerde geçen ve paragraf başlarını oluşturan “Nâs” kelimesi, bu hutbenin veya bu beyannamenin evrensellik yönünü yani bütün insanlara şâmil olma özelliğini ortaya koyar.

Çünkü bu kelime ile Hz. Peygamber (s.a.v.), sadece huzurundaki Müslümanlara değil, orada bulunmayan gayr-i müslim; hatta inançsız, Allah’ı tanımayan bütün insanlara seslenmeyi hedeflemiştir. Zira nâs kelimesi mutlak bir olup, inananı, inanmayanı; müslimi, gayr-i müslimi, erkeği kadını, orada bulunanı, bulunmayanı; hâsılı akıl sahibi bütün mükellefleri içine almaktadır.

]]>
Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (1’inci bölüm) https://kocaelikent.com/felsefi-temeli-islamda-insan-hakki-kavrami-1inci-bolum/ Sat, 01 May 2021 21:49:54 +0000 https://kocaelikent.com/?p=58730

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (1’inci bölüm) … “Kur’an-ı Kerîm de sıdk ve adl ile tamamlanmıştır ve artık Kur’an-1 Kerîm için bir “değiştirici” yoktur…” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (1’inci bölüm)

İslâm’da “insan hakkı” kavramı “toplumsal sözleşme” gibi bir “varsayım”a veya “postulat”a değil, yine Yaratıcı ve Rabb olan Tanrının iradesine dayanır. Yaratıcı Allah; Yeryüzünde “insan”a, “Benî Adem” nesline “hilâfet” ödevi vermiştir (Bakara, 2/30). Hilâfet ödevi; Yeryüzünde “adalet”i hâkim ve kaaim kılabilme demektir. Allah âdildir, adaletli buyurur, zulmü ve zalimleri sevmez. Kur’an-ı Kerîm de sıdk ve adl ile tamamlanmıştır ve artık Kur’an-1 Kerîm için bir “değiştirici” yoktur (El-En’am, 6/115). Hilafet, birisinin yerine, halef olarak, asilin iradesi ve isteği çerçevesinde bir iş gerçekleştirmekle olur.

Hilâfet ödevinin gerçekleşebilmesi için “adalet” şarttır. Adaletin gerçekleşebilmesi için de, eğer Allah tarafından insanlara eşit olarak “insan hakkı” tanınmış ise, bu insan hakkını fiilen her bireye sağlayan bir düzen kurulması ilk şarttır.

Şu halde insanlara, her bireye “insan hakkı” gerçekten tanınmış mıdır?

Tanındığının açık delilleri Kur’an-ı Kerîm’de yer alır. Her şeyden önce, Yaratıcı; insanın yeryüzünde halife olma hedefini sadece meleklere bildirmekle yetinmemiş, Yeryüzüne gelecek her insanın “nefs” “monade”ından, “Rabb” oluşunun tasdikini almıştır. Yaratıcı oluşunun tasdikini insandan almaya gerek yoktur. Çünkü bu apaçık bir gerçek yargısıdır. Hiç kimse Allah’tan başka “Yaratıcı” edinemez. Ne var ki Allah’dan başka Rabb (Eğitici) edinebilir.

]]>
İslam’da İnsan Hakkı ve Adalet Kavramları üzerine (1’inci bölüm) https://kocaelikent.com/islamda-insan-hakki-ve-adalet-kavramlari-uzerine-1inci-bolum/ Sat, 18 Apr 2020 20:55:45 +0000 https://kocaelikent.com/?p=58715

İslam’da İnsan Hakkı ve Adalet Kavramları üzerine (1’inci bölüm) … “Şu halde İslâm dini mensuplarının İslâm’da aynı kavramların varlığını aramaları ve iddia etmeleri doğru değildir…” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

İslam’da İnsan Hakkı ve Adalet Kavramları üzerine (1’inci bölüm)

“Adalet” (adl) kavramı için olmasa bile, “insan hakkı” ve “hukuk devleti” kavramları için, İslâm’a yöneltilen ve önyargıya dayanan bir itiraz vardır. Bu kavramlar; Batı düşüncesinde ortaya çıkmıştır. Şu halde İslâm dini mensuplarının İslâm’da aynı kavramların varlığını aramaları ve iddia etmeleri doğru değildir. Ya bunları bırakıp yine bunlarsız bir İslâm uygulamasına devam ederler ya İslâm’ı bırakıp bunları alırlar ya da en azından bizim sunduğumuz bir formül çerçevesinde, İslâm’ı sadece bazı zararsız dinî töreler şeklinde muhafaza eder, asla “değer kaynağı” saymaz, “sentez”e giderler.

“Kavram ise yine ilâhî vahyden alınmıştır”

Oysa bu üç ihtimal de, temellerinde “doğru” değil “yanlış” yattığı için doğru çözüm değildir. İşin doğrusu şudur: İnsan hakkı ve hukuk devleti terimleri; Onsekizinci yüzyılın sonlarında Ondokuzuncu yüzyılın başlarında Batı düşünce çevresinde ortaya çıkmıştır, bu doğrudur. Ancak, yanıltmacaya kapıl- mayalım! Ortaya çıkan “kavram” değil “terim”dir. Hatta “insan hakkı” teriminin doğrudan doğruya “ilâhî vahy”e dayandığını bile söyleyebiliriz, “adalet” terimi gibi! Batı düşüncesinde ortaya çıkan -kavram değil- terim, sadece “hukuk devleti” terimidir. Bu da maksadı iyi ifade edememektedir. Ondokuzuncu yüzyıl başlarında Alman düşünce çevresinde ortaya çıkmış Kamu Hukuku metinlerine geçmesi ise, Hitler döneminin acı deneyimlerinden sonra yine Almanya’da olmuştur. Kavram ise yine ilâhî vahyden alınmıştır. Bunu aşağıda açıklayacağız.

]]>
Hukuk Devletinin şartları-islam’da insan hakkı (1’inci bölüm) https://kocaelikent.com/hukuk-devletinin-sartlari-islamda-insan-hakki-1inci-bolum/ Mon, 13 Apr 2020 22:57:55 +0000 https://kocaelikent.com/?p=58773

Hukuk Devletinin şartları-islam’da insan hakkı (1’inci bölüm) … “Yirminci yüzyılda, İkinci Dünya Savaşından sonra da yine Almanya’da Pozitif Anayasa metinlerine girdi…” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

Hukuk Devletinin şartları-islam’da insan hakkı (1’inci bölüm)

“Hukuk Devleti” terimi; Ondokuzuncu yüzyıl başlarında Almanya’da doğdu. Yirminci yüzyılda, İkinci Dünya Savaşından sonra da yine Almanya’da Pozitif Anayasa metinlerine girdi. Klâsik İslâm Hukukunda, bu anlamda “Devlet” terimi kullanılmıyordu.

Resûl-i Ekrem (S.A.V.); kendisini çağıran Yesrib “Site”sinde Islâm Devletini kurunca, bu Devlete Peygamber Devleti (Toplum Düzeni) anlamında Medînetin-Nebî denmiş idi. “Medîne” terimi; “Polis=civitas”ı (çite) karşılamakta idi.

Daha sonra, “hilâfet” terimi kullanmaya başlandı. Emevî Devrinin sonlarına doğru da herhalde “devlet” terimi yerleşmeye başlamış olacaktır.

Bu arada; İslâm hâkimleri, “Hukuk Devleti” için “Mėdine-i Fâzıla” terimini kullanıyorlardı.

Terimi bir yana bırakalım: Hukuk (Adalet) Devleti; “adalet”in kaaim kılınabildiği oranda gerçekleşir. Bunun gerçekleşebilmesi için de bazı şekli şartlar ve güvenceler söz konusudur.

Her şeyden önce, yukarıda da değindiğimiz gibi, insan hakkı ve adalet; değişmez ve yüce normlara bağlanmış ve velâyet-i emr (yönetim) bu ilkelere, Şeriat’e bağlı kılınmıştır (Câsiye, 45/18).

]]>
İnsan Haklarının İlahi Temelleri (1’inci bölüm) https://kocaelikent.com/insan-haklarinin-ilahi-temelleri-1inci-bolum/ Sun, 12 Apr 2020 02:24:56 +0000 https://kocaelikent.com/?p=58690

İnsan Haklarının İlahi Temelleri (1’inci bölüm) … “Bir arada yaşamanın insana yüklemiş olduğu bazı sorumluluklar vardır. Bu sorumlulukların yerine getirilmesi, bir bakıma haklardan yararlanmasının ön şartıdır…” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Şükrü KARATEPE

İnsan Haklarının İlahi Temelleri (1’inci bölüm)

“İnsan hakları”, günümüzün en fazla tartışılan konularından biridir. Başlıca hukuk sistemleri, siyasî rejimler, felsefi ve dinî ekoller, insanın kişiliğine bağlı olarak, dokunulmaz, vazgeçilmez ve başkalarına devredilmez bazı hak ve hürriyetlerinin olduğunu kabul etmektedir. İnsan haklarının mahiyeti ve sınırları konusunda, henüz tam bir fikir birliği sağlanamamıştır. Ancak tüm yaklaşımlarda, “insanın diğer yaratıklardan farklı ve üstün” olduğu düşüncesinden hareket edildiği söylenebilir.

İnsanı diğer yaratıklardan “farklı ve üstün” yapan en temel özelliği, “akıl ve irade” sahibi olmasıdır. İnsanoğlu aklı ve iradesi sayesinde, çevresini değiştirmekte, tabiata egemen olmakta, kültür üretmekte tüm diğer yaratıkları kendi yararına kullanarak bir arada yaşamaktadır. Bir arada yaşamanın insana yüklemiş olduğu bazı sorumluluklar vardır. Bu sorumlulukların yerine getirilmesi, bir bakıma haklardan yararlanmasının ön şartıdır. Birlikte yaşadığı insanlara ve toplumuna karşı sorumluluklarımı yerine getiren haklarından yararlanır, Sorumluluklarını yerine getirmeyenlerin ise hakları sınırlanır.

“…temel hak ve hürriyetler…”

İnsan hakları doktrininde, temel hak ve hürriyetler, insanın “vücut bütünlüğüne” yönelik olanlar, “düşünce ve inançlarına” yönelik olanlar, “ekonomik ve sosyal” nitelikli olanlar diye üç temel grupta toplanmaktadır. Kişi dokunulmazlığı, zorla çalıştırma yasağı, işkence yasağı, beden bütünlüğünün korunması, yaşama, seyahat ve yerleşme hakları birinci grupta yer alan haklardandır. Düşünceyi açma ve yayma hürriyeti, basın ve yayın hakkı, ilim ve sanat hakkı, inanç ve ibadet hakkı, siyasi düşünce ve kanaat hakkı, dernek kurma, siyaset yapma, siyasi partilere girme hakkı ikinci grupta yer alan haklardandır. Mülkiyet hakkı, çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, sağlık hakkı, çevre hakkı, Sağlık yaşama hakkı gibi hak ve hürriyetler ise üçüncü grupta yer alan haklardandır.

Batıda insan haklarının güvenceye alınabilmesi için gerek düşünce gerekse uygulamada büyük mücadele verildi. Düşünür ve araştırmacılar, kütüphaneler dolusu eser ortaya koydular. Belli bir sınıfın tekelinde olan insan haklarının yaygınlaştırılması uğrunda savaşlara girildi, ihtilaller yapıldı, yasalar, fermanlar, anayasalar yürürlüğe konuldu. Sözleşmeler yapıldı, beyannameler yayınlandı.

]]>
Hz Peygamberin getirdiği İnsan Hakları (1’inci bölüm) https://kocaelikent.com/hz-peygamberin-getirdigi-insan-haklari-1inci-bolum/ Thu, 09 Apr 2020 02:49:50 +0000 https://kocaelikent.com/?p=58665

Hz Peygamberin getirdiği İnsan Hakları (1’inci bölüm) … “Biz Müslümanlara göre insan haklarının hatları 632 yılında Resullulah (S.A.V.) tarafından, Veda Hutbesinde çizilmiştir. Bu bakımdan insanlık bu çerçeveye ne kadar ulaşabilmiş ise o kadar mutludur…” ayrıntılar hayaldefterim de…
M. Emin DEMİRÇİN

Hz Peygamberin getirdiği İnsan Hakları (1’inci bölüm)

İslâm’da insan hakları ve temel hürriyetler Kur’an ayetleri ve Allah Resulünün açıklama ve uygulamaları ile belirlenmiş olup Asr-1 Saadetten bu yana 14 asırlık bir geçmişe sahiptir.

“Hak ve hürriyetlerinin temelleri olan eşitlik, kardeşlik, hürriyet, adalet…”

Batıda ise insan hakları yüzyıllar süren mücadeleler sonucu Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 1948 yılında kabul edilmesiyle insan hakları ve hukuku uluslararası nitelik kazanmıştır. Peygamber (S.A.V.)’in insan hak ve hürriyetlerinin temelleri olan eşitlik, kardeşlik, hürriyet, adalet, hakkaniyet, can güvenliği, mülkiyet hakkı, şeref ve haysiyetin korunması, aile ve kadın hakları, görev, sorumluluk ve diğer ekonomik ve sosyal hakları vurguladığı Veda Hutbesinde insanlık tarihinin günümüzdeki anlamı ile ilk insan hakları beyannamesi niteliğindedir.

Neye göre insan hakları?

İnsan haklarını kendi değer yargıları ve çıkarlarına göre değerlendiren batı dünyası, çıkarlarına dokunulmadığı yerde, insan hakları meselesini rahatlıkla unutabiliyorlar.

Bugünlerde insan hakları Türkiye’nin gündeminin’ başlarında geliyor. Biz Müslümanlara göre insan haklarının hatları 632 yılında Resullulah (S.A.V.) tarafından, Veda Hutbesinde çizilmiştir. Bu bakımdan insanlık bu çerçeveye ne kadar ulaşabilmiş ise o kadar mutludur.

]]>