CMV – Kocaeli Kent https://kocaelikent.com Hayal Defterim Thu, 12 Aug 2021 22:40:23 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://kocaelikent.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-küçük-logo-KK-32x32.jpg CMV – Kocaeli Kent https://kocaelikent.com 32 32 Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları https://kocaelikent.com/gebelikte-enfeksiyon-hastaliklari/ Fri, 16 Jul 2021 19:54:20 +0000 https://kocaelikent.com/?p=61449

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları … “Gebe kadınlar hamileliklerinde basit bir nezle bile geçirseler, kendi kendilerine tedavi etmeye kalkmamalılar ve ilaç kullanmamalıdırlar…” ayrıntılar hayaldefterim de…

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları
Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları

Enfeksiyon Hastalıkları Nedir?

Enfeksiyon hastalığı giren mikropların yol açtığı hastalıklardır. Her hastalığa yol açan mikrop farklıdır. Genel olarak hemen her enfeksiyon hastalığında vücudumuzda ağrı, ateş, döküntü, şişme gibi belirtiler olur. Kimi zaman bu enfeksiyonlar, vücudumuzun kendi yöntemleriyle bas edebileceği kadar basit ve hafif geçebilir. Bazen de yaşamsal tehlike yaratacak kadar ciddi hastalıklara neden olurlar.

Gebelikte geçirilen enfeksiyon hastalıkları, hastalığın çok ağır olmaması durumunda bile anne karnındaki bebek için ciddi tehlikeler yaratabilir. Bu nedenle gebe kadınlar hamileliklerinde basit bir nezle bile geçirseler, kendi kendilerine tedavi etmeye kalkmamalılar ve ilaç kullanmamalıdırlar. Bunun yerine enfeksiyondan şüphelenilen her durumda mutlaka doktora başvurmalıdırlar.

Gebelikte geçirildiğinde bebeğe zarar verecek ve özürlü doğmasına neden olabilecek temel bazı hastalıklar vardır. Bu hastalıklara ilgili bilgileri aşağıda ayrıntılı olarak görebilirsiniz.

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları: SUÇİÇEĞİ

su çiçeği
su çiçeği

Suçiçeği, çocuklukta geçirildiğinde ciddi sorunlara yol açmazken, yetişkinlik çağında geçirildiğinde tehlikeli olabilen bir hastalıktır. İçi su dolu kaşıntılı döküntüleriniz ve ateşiniz varsa suçiçeği geçiriyor olabilirsiniz. Hastalığın belirtileri virüs vücuda yerleştikten 14-18 gün sonra görülür. Suçiçeği, özellikle hamilelik döneminde geçirildiğinde, anne karnındaki bebeğin özürlü doğmasına neden olabilir.

Suçiçeğinin anne karnındaki bebeğe etkileri nelerdir?

Gebelikte suçiçeği geçirilmesi, bebeklerde yaralar, kas ve kemiklerde bozulmalar, kel ya da bacaklarda felç. normalden küçük kafa, körlük, epilepsi ve zekâ geriliği gibi bir grup sorunu içeren ve “Konjenital varicella sendromu” olarak isimlendirilen sorunların gelişmesine neden olabilmektedir.

Eğer anne adayı hamileliğinin ilk 20 haftasında suçiçeği geçirirse bebeklerinde bu sorunların görülme olasılığı daha yüksektir. 20. haftadan sonra suçiçeğine yakalanan gebe kadınların bebekleri bunlardan daha az etkilenmektedirler.

Eğer annede doğumdan 5 gün önce veya 2 gün sonra döküntü olursa, bebeklerin %25-50’sine hastalık bulaşmakta ve doğumdan sonra 5-10 gün arasında döküntüler ortaya çıkmaktadır. Tedavi edilmezse bu bebeklerin % 30’u ölmektedir.

Hamilelikte suçiçeği nasıl önlenir?

Eğer çocukken suçiçeği geçirmişseniz tekrar yakalanmazsınız. Hamile kalmadan önce suçiçeği geçirip geçirmediğinizden emin değilseniz o zaman bir kan testi yaptırarak bunu anlayabilirsiniz. Kan testi sizin daha önce suçiçeği geçirdiğinizi gösteriyorsa bebek için endişelenmenizi gerektiren bir durum yoktur. Fakat testler suçiçeği geçirmediğinizi gösteriyorsa, hamile kalmadan önce aşı yaptırmanız gerekir. Aşı hamilelik süresinde suçiçeğine yakalanmanızı önleyecektir. Aşı olmanız durumunda hamile kalmak için aşıdan sonra üç ay beklemelisiniz.

Hamile kaldığınızı fark ettikten sonra, suçiçeği geçirmediğiniz anlaşılsa bile aşı olmamalısınız. Bu durumda aşı bebeğe zarar verecektir.

Suçiçeği kolay bulaşan bir hastalıktır. Hasta olan bireyin nefesi ya da döküntüleri ile geçebilir. Hamile kadın, yakınında bulunan hasta birinden veya yakın zamanda aşılanmış bir çocuktan hastalığı kapabilir. Bu nedenle hamile kadınlar, bulaşıcı hastalığı olan bireylerden ve yeni aşılanmış çocuklardan uzak durmalıdır.

Eğer hamile bir kadın suçiçeği olan biriyle, yeni aşılanmış bir çocukla karşılaşırsa veya bu hastalığa yakalandığına dair bir şüphe diyarsa mutlaka bir doktora başvurmalıdır.

Yapılan kan testinde bir şüphe ortaya çıkarsa hemen tedaviye başlamak hastalığı önleyebilir veya ciddiyetini azaltabilir.

Suçiçeği tedaviden sonra tekrar ortaya çıkarsa, zona adı verilen ve döküntülerle ortaya çıkan bir hastalığa neden olmaktadır. Hamilelik döneminde zona (gece yanığı) geçirilmesi, doğumsal özürlere neden olabilir.

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları: SİTOMEGALOVİRÜS (CMV)

Sitomegalovirüs CMV
Sitomegalovirüs CMV

Sitomegalovirüs (CMV) genellikle herhangi özel bir belirtisi olmadan ortaya çıkan, çocuklarda ve yetişkinlerde görülen bir hastalıktır. Yetişkinlerde boğaz ağrısı, ateş, vücut ağrıları ve yorgunluk gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Ancak ciddi bir hastalığa neden olmaz, herhangi bir belirti göstermeden de geçirilmiş olabilir.

Hamile kadınların bu hastalığa yakalanması durumunda virüs bebeğe geçebilir ve bazı durumlarda bebekte ölüme veya özürlülüğe neden olabilir.

CMV bebeği nasıl etkiler?

Anne adayı bu hastalığı hamileliğinde, doğum sırasında ve bebeği emzirirken geçirebilir. Hamileliğin ilk 20 haftasında geçirilen CMV bebeklere ciddi biçimde zarar verebilir. Gebeliğin son dönemlerinde veya emzirirken hastalığa yakalanırsa bu bebek açısından önemli bir tehlike oluşturmaz.

Anne karnında iken CMV hastalığına yakalanan bebeklerin %90’ı doğumda herhangi bir belirti göstermez. Ama bu bebeklerin en azından %15’inde 1-2 yaşlarında nörolojik anormallikler nedeni ile zekâ geriliği, öğrenme güçlüğü, işitme ve görme kaybı gibi durumlar ortaya çıkar. Doğumsal CMV enfeksiyonu çocuklarda işitme kaybının ana nedenlerindendir.

Bu hastalığa yakalanan bebeklerin çok az bir kısmında doğduğu anda dalak ve karaciğer büyümesi, sarılık, yaygın döküntü gibi belirtiler olabilir.

CMV nasıl önlenir?

CMV, idrar, kan, tükürük, sümük gibi vücut salgılarına temasla geçer. Ayrıca cinsel ilişki ve hastalık bulaşmış kan ürünleri ile de geçebilir. Teşhisi zor ve tedavisi olmayan bir hastalıktır. Bu nedenle CMV’ye yakalanmamanın en iyi yolu koruyucu önlemler almaktır. Bunun için hastalığı olan kişilerle yakın temasa geçmemeniz ve temizliğinize çok dikkat etmeniz gerekir.

Grup halinde bulunan çocukların en azından % 70’i 1-3 yaş arasında bu hastalığı geçirmektedirler. Özellikle evinde başka çocukları olan veya grup halindeki (okul, kreş, yuva vb. yerlerde) çocuklarla çalışan kadınların bu hastalığa yakalanma riski daha fazladır. Çocukların idrar, tükürük, sümük gibi salgılarına dokunduğunuz zaman ellerinizi mutlaka sabunlu suyla yıkamalı, çocuk bezlerini, mendilleri vb. dikkatlice yıkamalı veya atmalı; çocukların kullandıkları bardak ve tabakları kullanmamalısınız.

Ayrıca hastalığa yakalanma riski yüksek olan bu kadınların hamilelik öncesi ve hamilelik sırasında test yaptırması önerilmektedir. Hastalığın ciddi bir belirtisi yoktur, geçirmiş olduğunuz halde anlamayabilirsiniz. Bu nedenle gebeliğiniz süresince korunmaya özen göstermelisiniz. CMV’yi daha önce geçirmiş olmanız tekrar geçirmeyeceğiniz anlamına gelmez.

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları: CİNSEL ORGAN HERPESİ

Cinsel Organ Herpesi
Cinsel Organ Herpesi

Cinsel organ herpesi, cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Bu hastalık hamilelikte geçirildiğinde, bebeklerin sağlığı üzerinde zararlı etkileri olabilir. Cinsel organ herpesi olan birçok kadının bebeği sağlıklı olur, ancak küçük bir kısmı hamilelik veya doğum sırasında bu hastalığı bebeklerine geçirirler. Bu nedenle hamile bir kadın için bu hastalığın belirtilerini fark etmek, sonra da acil çözüm aramak önemlidir.

Herpes hastalığının belirtileri nelerdir?

Herpese yakalandıktan kısa bir süre sonra kişinin cinsel bölgelerinde su kabarcıkları oluşur. Bu kabarcıklar kaşıntılı ve ağrılıdır. Kabarcıklar açıldığında ağrı veren yaralar kaybolur. Ateş, yorgunluk, ağrı, acı ve akıntı olur. Yaralar ortaya çıktıktan sonra, genellikle üç hafta içinde kaybolur. Bazı insanlar bu hastalığı bir kez yaşarlar, ancak bazılarında hayatları boyunca zaman zaman tekrarlayabilir.

Herpes virüsünün iki çeşidi vardır. Birincisinde, ağız ve dudakların etrafında yaralar (uçuklar) oluşur. İkincisinde ise, cinsel bölgelerde yaralar (uçuklar) görülür. Hem ağız hem de cinsel organlar etrafında birlikte görüldüğü durumlar da olabilir.

Sıcaklık, sürtünme, cinsel ilişki, adet görme, ateş ve stres gibi olaylar yaraların artmasına neden olabilir.

İlk kez meydana geldiğinde veya tekrar ortaya çıktığında herpes hastalığı belirti vermeyebilir ve bu nedenle teşhis edilemeyebilir. Sonuç olarak kadınlar cinsel organ herpesi oldukları halde, bunun farkında olmayabilirler. Belirtileri ortaya çıkmasa ve kişi bu hastalığa yakalandığının farkında olmasa da hastalık bebeğe geçebilir.

Herpesin bebeğe etkileri nelerdir?

Cinsel organ herpesi, kadınlarda sık görülen bir hastalıktır. En azından beş kadından biri hamilelik döneminde veya daha önceden bu hastalığı geçirmiştir, ancak çoğu zaman hastalığa yakalanmış olduklarını fark etmezler. Cinsel organ herpesi olan kadınların yaklaşık yarısı belirti görülsün veya görülmesin, hastalığı bebeklerine bulaştırmakladırlar. Eğer kadın hamileliği döneminde bu hastalığa ilk kez yakalanmışsa bebeğine bulaşma olasılığı daha yüksektir Çünkü bu kadınlarda hastalıkla bas eden mekanizmalar gelişmemiştir.

Hastalık bebeğe bulaştığı takdirde, bebeklerin bazılarında den ve ağız yaraları veya göz sorunlar gelişebilir Hastalık ilerlemezse, bebek normal gelişimini tamamlayabilir. Buna karşın bebeğin sinir sistemi ve gözlerinde kalıcı zararlara da yol açabilir. Bazen herpes hastalığı bebeklerde beyine ve diğer organlara yayılır, Hastalık bulaşan bebeklerde huzursuzluk, beslenme zorlukları ve epilepsi görülür. İç organlarına hastalık yayılan bebeklerin yarısı tedaviye rağmen ölür. Hayatta kalan bebeklerde ise, zekâ geriliği, serebral palsi, epilepsi, körlük ya da sağırlık gibi ciddi özürlülük durumları ortaya çıkar

Kadınlar, hamileliğin son dönemlerinde bu hastalığı geçirilirse, erken doğum ve düşük doğum ağırlığı riski artmaktadır.

Eğer doğum sırasında kadında aktif herpes olduğu anlaşılırsa doğum sezaryenle yapılmalıdır. Bu durumda hastalığın bebeğe geçmesi önlenebilir. Doğum sırasında hastalık belirtisi yoksa, kadının tekrarlayan herpesi olsa da, normal doğum daha güvenlidir. Annelerdeki gizli herpese karşı bebekleri korumaya yönelik bir yöntem yoktur.

Cinsel organ herpesi nasıl önlenir?

Herpes cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Hastalıktan korunmak için, cinsel ilişkiye girdiğiniz bireyin bu hastalığı taşımadığından emin olmalısınız. Bu da tek eşli bir ilişki ile daha kolay sağlanabilir. Erkekte herpes varsa, cinsel ilişkiden kaçınılmalı ve prezervatif kullanılmalıdır. Eğer erkeğin herpes virüsü taşıdığı biliniyorsa hamileliğin son ayında cinsel ilişkiden kaçınılması gerekir.

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları: GRUP B STREPTOKOK (GBS) ENFEKSİYONU

GRUP B STREPTOKOK
GRUP B STREPTOKOK

Grup B Streptokok (GBS) Enfeksiyonu, gebe kadınlarda oldukça sik görülen bir hastalıktır, Genelde vajina (hazne) ya da rektumda (kalın bağırsağın son kısmı) oluşur. GBS Grup A streptokokları ile karıştırılmamalıdır. Grup A streptokokları boğaza yerleşir ve yaşamsal tehlike yaratırlar, Hamile kadınların % 10-30’u vajina veya rektal bölgede GBS mikrobu taşımaktadır, fakat çok azının bebeklerinde bu enfeksiyon gelişir. Kadınlardaki GBS’nin tedavi edilmesiyle bebeklere geçmesi önlenebilir. Hastalık bebeklere bulaştığı takdirde ol0 ya da özürlü doğumlara neden olur.

GBS’nin Bebeğe Etkileri Nelerdir?

GBS bebeklere erken veya geç dönemde bulaşabilir. Erken dönem enfeksiyonlarda bebekler özellikle ilk altı saatte, genellikle de doğumdan sonraki 7 gün içinde belirti gösterirler. Geç dönem enfeksiyonlarda da 7 günden sonra ve ilk üç ay içinde belirtiler görülebilir.

GBS enfeksiyonu alan bebeklerin yaklaşık % 80’inde erken dönem formu görülür. Bunlar genellikle doğum sırasında anneden bebeğe geçer. Geç dönem enfeksiyonlar doğumda geçebilir ya da diğer kaynaklardan bulaşabilir (örn: sağlık ekibi veya aile bireylerinin temizlik koşullarına uymaması).

Erken dönem GBS enfeksiyonu bebeklerde zatürre, sepsis (kan enfeksiyonu) ve menenjite yol açabilir. Geç dönem GBS de menenjit riski daha fazladır.

Antibiyotik tedavisine rağmen GBSli bebeklerin % 6’si ölür. Yaşayan bebeklerin % 90’nda menenjit olmaz ve normal gelişim gösterir. Menenjit olan bebeklerin yaklaşık % 30’u serebral palsi, görme ve işitme kaybı ve zeka geriliği gibi nörolojik sorunlar yaşarlar.

GBS NASIL ÖNLENİR?

Vücudumuzda GBS mikrobu taşıdığımız halde, hastalığın belirtilerini göstermeyebiliriz. Bu mikrop daha çok hamile kadınlar ve bebeklerde hastalığa yol açar, daha nadir olarak da yaşlılarda, kanser ve şeker gibi hastalıkları olan yetişkinlerde sorunlara neden olur.

GBS hamilelik ve doğum sırasında anneye antibiyotik verilerek tedavi edilebilir.

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları: KIZAMIKÇIK

hamilelikte kızamıkçık

Kızamıkçık (Alman Kızamığı) bulaşıcı bir hastalıktır. Genellikle çocuklarda görülür, ancak yetişkinler de bu hastalığa yakalanabilirler Döküntüler, lenf bezlerinde şişme ve özellikle yetişkinlerde eklem ağrıları ile ortaya çıkar. Döküntüler üç gün içinde geçer, hafif ateş döküntülere eşlik edebilir. Yetişkinlerde ve ergenlerde çocuklardan daha fazla baş ağrısı, iştah kaybı ve boğaz ağrısı görülür, bazen de hiçbir belirti görülmez.

Kızamıkçığa neden olan virüs, kızamığa neden olandan farkıdır. Bu nedenle birine karşı bağışıklığın olması diğer hastalığa yakalanmayı engellemez.

Kızamıkçığın Bebeğe Etkileri Nelerdir?

Gebelikte kızamıkçık hastalığına yakalanan annelerin hamilelikleri sıklıkla düşük ya da ölü doğumla sonuçlanır. Bu hastalığa gebeliğin ilk aylarında yakalanmak daha büyük bir risk oluşturur

Gebeliğin ilk üç ayında kızamıkçık geçiren annelerin %25’inin bebekleri bir veya daha fazla özürle doğabilir, bunlara doğumsal kızamıkçık sendromu denir. Bebekte, gelişme geriliği, göme deri, işitme kaybı, kalp sorunları, zeka geriliği ve az bir olasılıkla da olsa serebral palsi gibi sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.

Hastalığın bulaştığı bebekler doğduklarında düşük doğum ağırlığı, ishal, zatürre, menenjit ve kansızlık gibi sorunlarla karşılaşabilirler. Bu bebeklerde geçici kanama bozuklukları ve kolay kanama eğilimi olduğundan, yüzlerinde ve vücutlarında kırmızı, mor lekeler ortaya çıkabilir, dalak ve karaciğer büyümesi görülebilir.

Hastalık bulaşan bebekler normal doğabilir ve bebekliklerinde normal gelişme gösterebilirler. Buna karşın gebeliğinde kızamıkçık geçiren annelerin çocukları dikkatli incelenmelidir, çünkü bu bebeklerde çocukluk çağında görme, işitme, öğrenme ve davranış bozuklukları oluşabilir.

Doğumsal kızamıkçık sendromu ile doğan bebeklerin çocukluk ya da yetişkinlik çağında şeker hastası olma riski de yüksektir.

Doğumsal Kızamıkçık Sendromu Önlenebilir mi?

Gebelik sırasında kızamıkçığa yakalanmanız halinde bunun bebeğe yapacağı zararlı etkileri önlemenin bir yolu yoktur. Bu nedenle gebe kalmadan önce test yaptırarak önceden kızamıkçık geçirip geçirmediğinizi mutlaka öğrenmelisiniz. Hamilelikten önce hiç kızamıkçık geçirmediğiniz anlaşılırsa, hamilelikten önce mutlaka kızamıkçık aşısı olmalı ve gebe kalmak için üç ay beklemelisiniz.

Çocukluk ya da yetişkinlik çağında çok ağır belirtiler vermeden yani kızamıkçık olduğunuzu anlamadan bu hastalığı geçirmiş olabilirsiniz. Bunu ancak test yaptırarak anlayabilirsiniz. Hastalık hamilelik öncesinde geçirilmişse aşı olmaya gerek yoktur.

Kızamıkçık bulaşma olasılığı yüksek olan bir hastalıktır. Hamile kalmadan önce kızamıkçık geçirip geçilmediğinizi bilmiyorsanız ve test yaptıramamışsanız, özelikle gebeliğin ilk aylarında düzenli kontrollerinizi yaptırmalısınız. Bu hastalığı taşıyan insanlardan uzak durmalı, başkalarının özel eşyalarını kullanmamalı, temizliğinize çok dikkat etmelisiniz.

Hamilelik sırasında aşı olmak bebek için tehlikelidir, ancak doğumdan sonra aşı olarak bir sonraki çocuğunuzu koruyabilirsiniz.

Her kadın hamile kalmadan önce kızamıkçık geçirip geçirmediğini test etmeli, eğer bağışıklığı yoksa aşı olmalıdır

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları: TOKSOPLAZMA

TOKSOPLAZMA
TOKSOPLAZMA

Toksoplazmaya neden olan mikroplar özellikle kedi gibi bazı memeli hayvanlarda yaşar. Bu hastalık kedi dışkısı, çiğ veya az pişmiş etlerle temas eden kişilere bulaşır. Ayrıca pişmemiş keçi sütü ve çiğ yumurta ile geçebilir. Kedi dışkılarına konan uçan böcekler ve hamam böcekleri de hastalığı taşıyabilir.

Kediler hastalıklı fare ya da kuş yedikleri zaman, mikrop kedilerin bağırsaklarında ürer ve bir gün içinde bulaşıcı hale gelir.

Toksoplazma, çok sik görülen bir hastalıktır. Genel olarak toplumda her üç kişiden biri bu hastalığa yakalanmaktadır. Ateş, yorgunluk, boğaz ağrısı ve deri döküntüsü gibi belirtilerle ortaya çıkar. Belirtileri çok hafiftir, bazen de hiç belirti olmaz. Yaşamınızın bir döneminde hasta olduğunuzu fark etmeden toksoplazma geçirmiş olabilirsiniz.

Hamilelikte geçirilen toksoplazma bebeğe ciddi zararlar verebilir Hamile kadınlar alacakları basit önlemlerle bu hastalığa yakalanma olasılıklarını ciddi biçimde düşürebilirler. Hamileliklerin yarıdan fazlası planlı gerçekleşmediği için hamile olma olasılığı bulunan bütün kadınlar bu önlemleri almalıdır.

Toksoplazmanın Bebekteki Etkileri Nelerdir?

Hamileliğin ilk dönemlerinde toksoplazmaya yakalanan kadınların % 40’s bu hastalığı bebeklerine geçirirler. Bebeğin hastalığa yakalanma riski ve hastalığın ciddiyet. Annenin hastalığa yakalanma zamanı ile ilgilidir. Hamileliğin ilk üç ayında hastalığa yakalanan kadınların % 15; 3-6 aylarında yakalananların % 30’u, 6-9 ayda yakalananların 65’i hastalığı bebeklerine geçirirler.

Fakat ilk aylarda geçirilen toksoplazmanın bebekteki etkileri daha fazla olur.

Toksoplazmaya yakalanan bebeklerin % 90’ı doğumda normal görünmekle birlikte, doğumu takip eden bir yıl içinde % 80-90’nda görme sorunları ortaya çıkabilir. %10’unda işitme kaybı ve öğrenme bozuklukları görülebilir. Hamilelik sırasında toksoplazmaya yakalanmak ayni zamanda düşük ve ölü doğuma yol açar.

Bebeklerin % 10’unda toksoplazma belirtileri doğumda görülür. Bu çocuklarda ciddi düzeyde göz sorunları, dalak ve karaciğer büyümesi, sarılık, zatürre gibi problemler görülür. Bazıları birkaç gün içinde ölür.

Hayatta kalanlarda ise zekâ geriliği, görme özrü, serebral palsi ve felç olabilir.

Toksoplazma Nasıl Önlenir?

Kişi yaşam boyunca hastalığı aktif biçimde yalnızca bir kez geçirir. Vücutta kalsa bile zarar vermez, ancak bağışıklık sistemi bozulduğunda yeniden ortaya çıkabilir. Toksoplazma bir kan testiyle ortaya çıkarılabilir. Hamile kalmadan bu testlerin yapılmasının gerekip gerekmediği doktorla konuşulmalıdır.

Hastalıktan korunmanın en etkili yolu hastalığın bulaşmasını önlemektir. Çocuk sahibi olma olasılığı olan kadınlar hastalığın bulaşma kaynaklarından uzaklaşarak kendilerini koruyabilirler. Özellikle gebelik döneminde toksoplazmaya yakalanmamak için aşağıdaki önlemleri almalısınız:

*Kedilerden uzak durun, kedi artıklarını mutlaka evden uzaklaştırın, kedi dışkılarını temizlemeyin.

* Kedilerinizi çiğ etle beslemeyin.

* Kedilerinizin kuş ve fare yemesine engel olun.

* Eğer kediniz dışarıya sık çıkıyorsa, onu yüzünüze yaklaştırmayın. Yatağınızdan, battaniyelerden, yastık ve çarşaflardan, mutfak malzemelerinden uzak tutun.

* Çiğ ya da az pişmiş et yemeyin. Özellikle kuzu eti ve çiğ köfte, sucuk, salam, sosis, pastırma gibi besinleri pişirmeden yemeyin. Et en az 160 derecede pişmelidir.

* Eğer çiğ ete dokunmuşsanız elinizi hemen sabunla yıkayın, elinizi yıkamadan gözünüze, burnunuza ve ağzınıza dokunmayın.

* Meyve ve sebzeleri yıkamadan yemeyin.

* Bahçeyle uğraşırken eldiven giyin; toprak kedi dışkıları içerebilir. Elinizi göz ve ağzınızdan uzak tutun. İşiniz bitince ellerinizi hemen yıkayın.

* Mümkün olduğunca bağ bahçe ve tarla işlerinden uzak durun.

Toksoplazma Teşhis ve Tedavisi

Toksoplazma hamilelik sürecinde ya da öncesinde yapılan kan testiyle teşhis edilir. Eğer hamile kadında aktif bir toksoplazma enfeksiyonu varsa özel bir test daha yapılır ve bebeğe bulaşıp bulaşmadığı araştırılır. Amniyosentez ve ultrason toksoplazmanın bebeğe bulaşıp bulaşmadığını ve ciddiyetini gösterebilir. Bebeğe bulaştığı saptanırsa anneye tedavi uygulanır. Bu durumda bebekteki olası etkilerinin ciddiyeti azaltılmış olur.

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları: TETANOS

TETANOS
TETANOS

Tetanos “clostridium tefani” ismi verilen bir bakterinin vücudumuza girmesiyle oluşan, sinir sistemini etkileyen ve kasların ağrılı biçimde kasılmasıyla kendini gösteren bir hastalıktır. İleri durumlarda solunum yollarının felç olmasına ve solunum yetmezliğinden ölüme neden olabilen ciddi bir sorundur.

Tetanos, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha sık görülen bir hastalıktır. Hastalığın en önemli nedeni hijyene, yani temizlik kurallarına yeterince dikkat edilmemesidir. Gelişmekte olan ülkelerde özellikle doğum sonrası bebeklerde sıkça görülen tetanosa, gelişmiş ülkelerde daha çok ileri yaşlarda rastlanır.

Nemli iklimin hâkim olduğu, hayvan dışkısının gübre olarak kullanıldığı, tarım yapılan bölgelerde daha yaygındır.

Nasıl Bulaşır?

Tetanos her yaşta görülebilecek bir hastalıktır. Halk arasında deriye paslı cisimlerin batması ile tetanos hastalığının bulaştığı düşünülür. Ama sanıldığının aksine, tetanos sadece paslı cisimlerin batması ile oluşmaz.

Tetanos mikrobu kıymık, diken, kirli çivi gibi yabancı cisim batması, trafik kazaları, kesici aletlerle yaralanma, böcek sokması, köpek ve kedi ısırığı vb. ile deriden vücuda girer. Herhangi bir yaralanma veya yabancı cisim batması sonucu yaraya yapılan müdahalelerde temizlik kurallarına uyulmaması hastalığın bulaşmasına neden olur. Özellikle kırsal kesimde bulunan toprak, toz, insan ve hayvan dışkıları bu hastalığa neden olan mikrobu taşırlar.

Ciddi yaralanmalarda büyük olasılıkla doktor müdahale edeceği için tetanos riskine karşı gerekli önlemleri alacaktır. Ancak asıl tehlike günlük yaşamda karşılaştığımız basit yaralanmalar, sıyrıklar, kıymık batmaları gibi olaylardan kaynaklanmaktadır. Bu durumlarda farkına varmadan tetanos mikrobu bulaşması mümkündür. Bu nedenle en ufak bir çizik, sıyrık, yaralanma bile itina ile temizlenmelidir.

Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları: YENİ DOĞAN TETANOSU

YENİ DOĞAN TETANOSU
YENİ DOĞAN TETANOSU

28 günlükten küçük bebeklerde görüldüğünde tetanos yeni doğan tetanosu adını alır. Yeni doğan bebek ölümlerinin en önemli nedenlerinden biridir.

Yeni doğan bebeklerin göbek kordonu, tetanos mikrobunun vücuda girmesi için elverişli bir ortamdır. Doğumun temizlik kurallarına uygun ve sağlık personeli yardımı olmadan yapılması, göbek kordonunun taş, bıçak, jilet gibi steril olmayan (kaynatma ve benzeri yollarla mikroplardan arındırılmamış) aletlerle kesilmesi ile bulaşır.

Göbek üzerine toprak, kül vb. maddeler koyma veya çocuğu toprağa sarma, bebekte tetanosa neden olabilir. Bu tür uygulamalar kesinlikle yanlıştır.

Tetanos bebeği nasıl etkiler?

Tetanos mikrobu bulaşan bebekte hastalığın belirtileri 3-28. günler arasında ortaya çıkar. İlk ve en önemli belirtisi bebeğin annesini emerken güçlük çekmesidir.

Tetanos, doğduğu ilk iki günü emme ve ağlaması normal olan bir bebekte daha sonraki günlerde emme/ beslenme problemi, vücudunda katılık, kasılma veya havale geçirme gibi belirtilerle ortaya çıkar. Bu belirtilerin görülmesi durumunda bebeğin hemen bir doktora götürülmesi gereklidir. Tetanos, az gelişmiş ülkelerdeki en önemli bebek ölüm nedenleri arasında üst sıralarda yer almaktadır. Çoğu zaman bebekler hastalığın tanısı konulmadan öldüğünden, hastalığın ne kadar yaygın ve tehlikeli olduğu anlaşılamamaktadır.

Yeni doğan tetanosu önlenebilir mi?

Tetanos önlenebilen bir hastalıktır. Önlemenin en etkili yolu annenin hamileyken tetanos aşışı yaptırmasıdır. Bu aşı sayesinde bebek doğduğunda hastalığa yakalanmaktan kurtulacaktır.

Annenin daha önce tetanos hastalığını geçirmiş olması bağışıklık sağlamaz. Bu nedenle tercihen hamile kalmadan önce bu aşıyı yaptırmanız önerilir. Bunun için hamileliğinizi plânlamış olmanız gerekmektedir. Eğer bu mümkün değilse hamile olduğunuzu öğrendiğinizde doktorunuzla görüşerek toplam üç doz tetanos aşısı olmalısınız. Hamile kadınlarda tetanos aşışının 20. gebelik haftasından itibaren yapılması önerilmektedir.

Ülkemizde tetanos aşışı 20. gebelik haftasını tamamlamış olan anne adaylarına, sağlık ocaklarında ücretsiz olarak yapılmaktadır.

Doğumu hastanede, temiz koşullar altında yapacak olan bazı hamileler için doktorlar tetanos aşısına gerek olmadığını söyleyebilirler. Ancak ülkemizde hastane doğumlarında da kimi zaman yeni doğan tetanosu ile karşılaşılabilmektedir. Ayrıca doğum temiz koşullarda gerçekleşse bile hastaneden çıktıktan sonra göbek bakımının uygun yapılmaması nedeniyle tetanos görülebilmektedir. Bu nedenle doğum yapacağınız yerin temiz olduğundan emin olsanız bile gebelik döneminde tetanos aşısını mutlaka yaptırmalısınız.

Bebeğinizi tetanosdan korumak için yaptıracağınız aşının yanı sıra, doğumunuzun temiz koşullarda sağlık personeli eşliğinde yapılması, bebeğin göbek kordonunun kesilmesi ve göbek bakımının temiz koşullarda yapılmasına özen göstermelisiniz.

]]>
Doğuştan Özürlülük https://kocaelikent.com/dogustan-ozurluluk/ Tue, 13 Jul 2021 21:45:35 +0000 https://kocaelikent.com/?p=61496

Doğuştan Özürlülük … “Saç ve göz renginden, büyüme ve gelişmeyi sağlayan her türlü sistemimize kadar birçok özelliğimiz bu genler aracılığıyla belirlenir. Aynı şekilde birçok hastalık da bu yolla geçmektedir…” ayrıntılar hayaldefterim de…

Doğuştan Özürlülük

Doğuştan özürlü olan bebekler, beden yapısında, fonksiyonlarında ya da metabolizmasında bir anormallik ile doğarlar. Bu anormallikler, bebeğin ölümüne neden olabileceği gibi, fiziksel ya da zihinsel özürlü olmasına da yol açabilir. Doğumsal özürlülük, bebeklerin ilk bir yıl içindeki ölümlerinin en önemli nedenlerindendir. 4000’den fazla doğumsal özür çeşidi vardır.

Doğumsal özürlülük hemen doğumdan sonra tanılanabileceği gibi daha sonra da ortaya çıkabilir.

DOĞUŞTAN ÖZÜRLÜLÜĞÜN NEDENLERİ NELERDİR?

Doğuştan Özürlülüğün Nedenleri Nelerdir
Doğuştan Özürlülüğün Nedenleri Nelerdir

Doğuştan özürlülük genetik ya da çevresel faktörler nedeniyle ortaya çıkabilir. Bununla birlikte % 60’ının nedeni bilinmemektedir.

İnsan vücudunda yaklaşık 35.000 gen bulunmaktadır. Bu genler anne ve babalarımızdan bize geçerler ve kişisel özelliklerimizin oluşmasını sağlarlar. Saç ve göz renginden, büyüme ve gelişmeyi sağlayan her türlü sistemimize kadar birçok özelliğimiz bu genler aracılığıyla belirlenir. Aynı şekilde birçok hastalık da bu yolla geçmektedir. Genlerde meydana gelen bir anormallik bebeğin özürlü doğmasına neden olabilmektedir.

Genler vücudumuzda çiftler hâlinde bulunur. Her çift genin yarısı anneden yarısı da babadan bebeğe geçer. Genler ya baskın ya da çekiniktir. Bir gen çiftinde genin biri baskınsa kalıtsal özellik bu genin özelliğini taşır. Örneğin baskın gen kahverengi göz rengini belirliyorsa ve çekinik gen de yeşil göz rengini belirliyorsa bebeğin göz rengi kahverengi olacaktır. Çekinik genin özelliğinin ortaya çıkabilmesi için anne babadan gelen genlerin ikisinin de çekinik olması gerekir.

Genetik hastalıkların oluşmasına neden olan genler de baskın ya da çekinik olabilir. Bu özelliklerine göre meydana getirdiği hastalıklar da farklı olur.

BASKIN GENLERLE GEÇEN HASTALIKLAR (TEK GEN HASTALIKLARI)

Bu hastalıklar genlerden herhangi birinin değişikliğe uğraması sonucu ortaya çıkar. Anne veya babanın herhangi birinden gelen bozuk bir gen hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir. Ailede birden fazla kişide görülme olasılığı yüksektir. Doğuştan anomaliler, zeka geriliği, kas ve kan hastalıkları, görme bozukluğu, cilt, böbrek ve kalp hastalıkları gibi çok değişik şekillerde ortaya çıkabilir.

ÇEKİNİK GENLERLE GEÇEN HASTALIKLAR:

Bu hastalıkların oluşması için gen çiftlerinin hem anneden hem de babadan gelmiş olması gerekir. Her insanda bazı anormal çekinik genler görülebilir. İnsanların çoğunda çekinik genler, baskın genler tarafından bastırıldığı için, bu anormallikler dışarıya yansımamaktadır. Eğer çekinik özellikli bir hastalığın tek bir anormal geni varsa bu taşıyıcı olduğunuz anlamına gelir. Taşıyıcılarda hastalığın belirtileri olmaz, fakat bu geni çocuklarına geçirebilirler. Anne babanın taşıyıcı olması durumunda çocukların hastalığa yakalanma oranı %25, çocuğun taşıyıcı olarak doğma riski ise % 30.

Çekinik genlerle geçen hastalıkların aile bireyleri arasında görülme olasılığı çok fazladır. Bu nedenle akraba evliliklerinde doğuştan özürlerin ve hastalıkların görülme sıklığı normal evliliklerde görülenden iki kat daha fazladır.

X GENİNE BAĞLI HASTALIKLAR:

Her insanda iki cinsiyet geni bulunmaktadır. Bunlar, kadınlarda XX erkeklerde ise XY biçimindedir. X genine bağlı hastalıkların çoğunda hastalık taşıyan gen çekiniktir. Bir kadın bu anormal çekinik geni taşısa bile, diğer X kromozomundaki normal gen hastalığın oluşmasını engelleyecektir. Taşıyıcı bir kadının erkek çocuğu bu geni alırsa erkekte bunu engelleyecek ikinci bir X kromozomu bulunmadığı için hastalık ortaya çıkacaktır. Bu nedenle X genine bağlı hastalıklar genellikle erkek çocuklarında görülür. Kız çocuklarında görülmesi durumunda anne taşıyıcı baba ise hasta demektir. Ancak hastalık geninin geçişi kadınlar yoluyla olur. Hasta bir erkeğin erkek çocuklarında anneden gelen X kromozomu nedeniyle hastalık görülmez, ancak hasta erkeğin bütün kızları taşıyıcı olacağından erkek torunların % 50’sinde hastalık görülecektir. Bu nedenle hasta erkeklerin kız kardeş ve teyzelerinde taşıyıcılık belirlenmesi çok önemlidir. Hemofili, kas distrofisi, renk körlüğü gibi hastalıklar X genine bağlı hastalıklardan bazılarıdır.

KROMOZOM HASTALIKLARI:

Kromozom hastalıkları yumurta ve sperm oluşurken meydana gelen bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkar. Bu bozukluklar 46 kromozomun sayı ve şekil olarak normalden farklı olması sonucu oluşur. Kromozom hastalıkları toplumda sık görülen hastalıklardandır. Ağır gelişme ve zeka geriliğine ve fiziksel özürlülüğe neden olurlar.

Kromozom hastalıkları herkeste görülebilir. Fakat görülme sıklığını artıran bazı risk faktörleri de vardır. 35 yaşından büyük kadınların bebeklerinde kromozom hastalıkları görülme olasılığı çok daha fazladır. 35 yaşında herhangi bir kadının kromozom hastalığı olan bir bebek doğurma riski 300’de 1 iken, 40 yaşındaki bir kadın için bu oran 100’de 1’dir. Bu nedenle 35 yaşından sonra anne olmak isteyen kadınların mutlaka doğum öncesi tanı yaptırmak için genetik danışma merkezlerine başvurmaları gerekir.

ÇOK FAKTÖRLÜ GENETİK HASTALIKLAR:

Genetik faktörlerle çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu oluşan hastalıklardır. Çocuklarda görülen genetik hastalıkların çoğunluğu çok faktörlüdür. Bunlar, fazla parmak gibi oldukça zararsız sorunlardan bebeğin hayatını ciddi biçimde tehdit eden nöral tüp defektlerine kadar uzanan bir çeşitlilik izler. Çok faktörlü genetik hastalıkların aile bireylerinde görülme olasılığı birinci derece akrabalar (anne, baba, kardeş) arasında yaklaşık %2-10’dur. Bu siklik genel toplumda görülenden 20-40 kat fazladır. Doğuştan özürlülük kurşun, cıva gibi çeşitli kimyasal maddelere maruz kalınmasından, ilaç ve alkol kullanmaktan, gebelikte kızamıkçık gibi enfeksiyon hastalıkları geçirilmesinden dolayı da olabilir.

EN SIK GÖRÜLEN DOĞUŞTAN ÖZÜRLER NELERDİR?

En sık görülen doğuştan özürler
En sık görülen doğuştan özürler

Doğuştan özürler genel olarak üç grupta incelenir. Yapısal/metabolik bozukluklar, doğumsal enfeksiyonlar ve diğer anomaliler.

YAPISAL/METABOLİK BOZUKLUKLAR:

Bebeğin bedeninin bir bölümünde bir eksiklik veya bozuklukla doğması ya da iç organlarında bir sorun olması yapısal bir bozukluğu olduğu anlamına gelir. Yapısal bozuklukların en yaygın olanı çeşitli kalp sorunlarıdır. Tedavi olanaklarındaki ilerlemelere rağmen doğumsal kalp sorunları bebek ölümlerinin en önemi nedenlerindendir. Tam olarak nedeni bilinmemekle beraber, doğumsal kalp anomalilerinde genetik ve çevresel etkenlerin rol oynadığı düşünülmektedir.

Nöral tüp defektlerinin bir türü olan spina bifida 1000 bebekten 3 tanesini etkileyen bir yapısal bozukluktur. Anne karnındayken bebeğin omuriliğinin tam olarak kapanmaması sonucu ortaya çıkar. Bacaklarda felç, idrar ve dışkı yapma ve tutmada ciddi sorunlara neden olur. Spina bifida genetik ve beslenme problemlerinin etkileşimiyle oluşan bir doğumsal bozukluktur.

Yapısal bozuklukların en önemlilerinden bir tanesi de cinsel organlarda ve idrar yollarında görülen çeşitli bozukluklardır. Ciddiyeti değişik derecelerde olabilir. İdrar deliğinin normalden farklı bir yerde olmasından böbreklerin olmamasına kadar değişik ciddiyette ortaya çıkabilir. İdrar deliği problemi ameliyatla düzeltilebilir. Fakat böbreklerin ikisinin de olmaması durumunda bebek birkaç saat içinde ölür. Bu sorun çoğu zaman genetik nedenlere dayanır.

Bebeğin cinsel organlarında bir bozukluk görüldüğünde doktora gidilmesi; alta yatan metabolik hastalığın tespit edilmesi ve çocuğun cinsiyeti ile ilgili ileride yaşayacağı zorlukların önlenmesi açısından önemlidir.

Metabolik bozukluklar gözle görülebilen bozukluklar değildir. Fakat bebeğe ciddi biçimde zarar verebilirler, hatta öldürücü olabilirler. Çoğunlukla çekinik genlerle bebeğe geçerler. Tay-Sachs hastalığı ve fenilketonüri metabolik hastalıklardandır. Vücuttaki bazı enzimlerin eksikliği nedeniyle ortaya çıkan bu hastalıklar beyinde ciddi hasarlara yol açarak zeka geriliği, körlük ve felç gibi sorunlara sebep olurlar.

DOĞUŞTAN ÖZÜRLÜLÜK ÖNLENEBİLİR Mİ?

Doğuştan Özürlülük önlenebilir mi
Doğuştan Özürlülük önlenebilir mi

DOĞUMSAL ENFEKSİYONLAR:

Doğuştan özürlülüğe neden olan en bilinen enfeksiyonlardan biri kızamıkçıktır. Eğer hamileliğin ilk üç ayında anne kızamıkçık geçirirse bebeğinin bir veya daha fazla özürle doğma riski dörtte birdir. Bu enfeksiyondan etkilenen bebeğin sağırlık, körlük, zekâ geriliği, kalp sorunları gibi özürleri veya ölü doğma olasılığı olabilir. Annenin kızamıkçığa karşı hamile kalmadan önce aşı olması bu sorunların yaşanmasını önleyecektir.

Sitomegalovirüs (CMV) bebeğin zeka geriliği, görme ve işitme kaybı gibi çeşitli özürlerle doğmasına neden olan başka bir enfeksiyon hastalığıdır.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, ölü doğumlara ve yeni doğan ölümlerine olduğu kadar bebeğin özürlü doğmasına da neden olabilen enfeksiyon hastalıklarıdır.

DİĞER BOZUKLUKLAR:

Gebe kalma aşamasında babanın veya gebelik boyunca annenin aşırı alkol kullanması sonucu Doğumsal Alkol Sendromu denilen ve zeka geriliğine yol açan doğumsal bozukluklar görülebilir.

Başka bir doğuştan özür nedeni de kan uyuşmazlığıdır. Sarılık, beyin zedelenmesi ve ölümlere neden olabilir.

AKRABA EVLİLİĞİ VE DOĞUMSAL ÖZÜRLÜLÜK

Akraba Evliliği ve Doğumsal Özürlülük
Akraba Evliliği ve Doğumsal Özürlülük

Aralarında kan bağı olan kişilerin yaptığı evliliklere akraba evliliği denir. Birinci derece akraba evliliği amca, hala, dayı ve teyze çocukları arasındaki evliliklerdir. Kardeş torunları arasındaki evlilikler ise ikinci derece akraba evlilikleridir.

Ülkemizde akraba evliliği oranı %25,1 ‘dir. Gelişmiş ülkelerde binde 5 oranında rastlanan akraba evliliklerine göre bu oran oldukça yüksektir. Bu evliliklerin de önemli bir kısmı kardeş çocukları arasında olan birinci derece akraba evliliği şeklindedir.

AKRABA EVLİLİĞİ NEDEN SAKINCALIDIR?

Aynı soydan gelen kişilerin genetik yapıları birbirine benzer, yani sahip olduğumuz genlerin aynısı akrabalarımızda da bulunmaktadır. Akraba evliliği sonucu aynı genler bir araya geleceği için, saç rengi, göz rengi gibi özelliklerimizin yanı sıra, hastalık taşıyan genlerimizi de nesilden nesile aktarmış oluruz. Bu durumda, kalıtımla geçen hastalıkların bulunduğu ailelerde bu hastalıkların çocuklara geçme riski çok fazladır.

Akraba evliliği sonucu doğan bebekler mutlaka özürlü olacak diye bir kural yoktur.

İnsanlar birçok kalıtsal hastalığın genini taşır. Akraba evliliği yapılmamış bile olsa hamilelikte çocuğun hastalıklı doğma olasılığı %25, taşıyıcı olma olasılığı %50, bozuk genin çocuğa hiç geçmeme olasılığı ise %25’tir.

Bir ailede erkek ve kız kardeşlerde, genellikle genlerin yarısı birbirinin aynıdır. Gen ortaklarının oranları, akrabalık uzaklaştıkça küçülür. Torunlar, dede ve ninelerin dörttebir genine sahiptir. Yeğenlerin genleri ise genellikle amca ve halaların, dayı ve teyzelerin dörttebir genine eşittir. Kardeş çocuklarının genetik yapıları 1/8 oranında benzeşmektedir. Dolayısıyla birinci derece akraba evliliklerinde, yani amca, hala, dayı ve teyze çocukları arasında yapılan evliliklerden doğacak çocukların ciddi hastalıkları ve doğuştan özürlü doğma olasılıkları çok yüksektir. Bu olasılık akrabalık derecesi azaldıkça düşse bile yine de bebek açısından önemli bir risk olacaktır.

Akraba evliliği yapmamış kişilerin özürlü bebeğe sahip olma riski yüzde 2-3 iken, akraba evliliği yapan kişiler arasında bu oran yüzde 4-6 ya çıkmakladır Akraba evliliği sonucu oluşan sorunların büyük çoğunluğu metabolizma hastalıkları olup, doğum öncesi tanıları oldukça zor olan hastalıklardır

Ülkemizde akraba evliliği oranı yüksek olduğu için genetik hastalıkların görülme riski de oldukça yüksektir. Akraba evliliği sonucu anne karnında ölüm ve yeni doğan ölümler de daha sik olmaktadır Bebek ölümlerinin ve özürlü doğumların önlenmesi için akraba evliliğinden kaçınmak önemlidir. Eğer akrabalar arasında bir evlilik gerçekleşmişse, hamile kalmadan önce bir genetik danışma merkezine giderek mutlaka anne babanın herhangi bir hastalığın taşıyıcısı olup olmadığı saptanmalıdır.

GENETİK DANIŞMANLIK

Genetik Danışmanlık
Genetik Danışmanlık

Genetik danışmanlık genetik hastalıklar açısından risk taşıyan ailelerde ve riskli gebeliklerde izlenmesi gereken yollar hakkında bilgi verir Genetik hastalıklara ilgili risk grubuna giriyorsanız hamile kalmadan önce bir genetik danışma merkezine gitmelisiniz. Genetik danışmanlık, ailenizde taşıyıcı olup olmadığı, çeşitli testler yapmasına ihtiyaç duyulup duyulmayacağı gibi konulara karar vermenize yardımcı olacaktır. Genetik danışma, ihtisas Hastanelerinin Genetik Bölümlerinde veya özel merkezlerde verilmektedir. Genetik danışmanlığın ve doğum öncesi tarama testlerinin gerekli olduğu risk durumlar şunlardır

*Akraba evliliği
*Annenin yaşının 35 den büyük olması
“Daha önceki çocuklarında kromozom hastalıkların olması
*Aile fertlerinden birinde kalıtsal bir hastalık olmasa veya
*Özürlü çocuklarının olması
*Annenin sık sık düşük ve ölü doğum yapması
*Gebeliğin ilk üç ayında kızamıkçık, sitomegalovirus, toksoplazma, suçiçeği gibi enfeksiyon hastalıkları geçirilmesi
*Özellikle gebeliğin ilk üç ayında ilaç kullanılması
*Özellikle gebeliğin ilk üç ayında röntgen filmi çektirilmesi
*Annenin şeker hastalığı, fenilketonüri, sistemik lupus gibi
hastalıklarının olması.

]]>