plasenta – Kocaeli Kent https://kocaelikent.com Hayal Defterim Sun, 12 Sep 2021 14:30:46 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://kocaelikent.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-küçük-logo-KK-32x32.jpg plasenta – Kocaeli Kent https://kocaelikent.com 32 32 Sağlıklı Nesiller için Doğum Öncesi Tanı https://kocaelikent.com/saglikli-nesiller-icin-dogum-oncesi-tani/ Sun, 12 Sep 2021 14:30:10 +0000 https://kocaelikent.com/?p=61551

Sağlıklı Nesiller için Doğum Öncesi Tanı … “Eğer bebeğiniz herhangi bir sorunla karşı karşıya ise, doğum öncesi tanı, sorunun erken tespit edilmesini sağlayacak ve bundan sonra yapmanız gerekenleri plânlamak için zaman kazandıracaktır…” detaylar haberimizde…

Sağlıklı Nesiller için Doğum Öncesi Tanı

DOĞUM ÖNCESİ TANI

Doğum Öncesi Tanı
Doğum Öncesi Tanı

Doğum öncesi tanı (Prenatal tanı), bebek dünyaya gelmeden önce varolan problemlerin saptanmasıdır. Bebeğin sağlığı ile ilgili endişeleriniz veya riskli bir durumunuz varsa doğum öncesi tanı yapılması önem taşımaktadır.

Doğum öncesi tanının zamanında ve doğru yapılabilmesi için gebeliğin plânlı yapılması ve düzenli doktor kontrolü altında devam etmesi gereklidir. Doktorunuz, gerek gördüğü durumda ve zamanda doğum öncesi tarama testlerini yaptırarak endişelerinizi ortadan kaldıracaktır. Eğer bebeğiniz herhangi bir sorunla karşı karşıya ise, doğum öncesi tanı, sorunun erken tespit edilmesini sağlayacak ve bundan sonra yapmanız gerekenleri plânlamak için zaman kazandıracaktır.

Doğum öncesi tarama testleri
Doğum öncesi tarama testleri

Doğum öncesi tarama testleriyle hangi sorunlar saptanabilir?

Doğum öncesi tanı yöntemleriyle, doğduğunda bebeğin yaşamasına imkân vermeyecek olan olağan dışı durumların saptanması mümkün olacaktır. Böylelikle gebeliğin daha fazla devam ettirilmesi engellenmiş olacaktır.

Bunun en tipik örneği anensefali (beyin dokusunun olmaması) adı verilen durumdur. Bu durumda bebeğin beyin dokusu herhangi bir nedenle gelişmemiştir ve bu nedenle bebek doğduğunda yaşaması imkânsızdır. Anensefalili bebeklerin bir kısmı erken doğmalarına karşın, bir kısmı zamanında doğabilmekte ve hatta bazılarında geç doğum bile olabilmektedir. Gebelikte tanısı konmamış anensefalik bir bebeğin zamanında dünyaya gelmesi, annenin bu bebeği 40 hafta boyunca taşıması anlamına gelir. Hâlbuki anensefali, hamileliğin ilk dönemlerinden itibaren saptanabilen bir sorundur.

Doğum öncesi tanı yöntemleri ile bebeğin doğduğunda özürlü olma riski taşıyıp taşımadığı saptanabilir. Bu durumda bebeğin yaşama şansı yüksek olmasına karşın, tüm yaşamını etkileyecek sakatlıkları olması söz konusudur. Bunun da en tipik örnekleri Down sendromu ve nöral tüp defektleridir. Down sendromlu bebekler zeka geriliği gösteren, çeşitli bedensel sakatlıkları olan bireyler olarak yaşamlarını sürdürürler. Nöral tüp defekti de bebeğin sinir sisteminin işlevlerini derinden etkileyen bir durumdur ve bu bireyler de çeşitli özürlerle yaşamlarını devam ettirmek zorunda kalırlar.

Erken dönemde saptanan bu gibi durumlarda anne babanın gebeliği devam ettirip ettirmeme özgürlüğü vardır.

Bebek anne karnındayken saptanan bazı sorunların bebek doğduktan sonra erken dönemde yapılacak müdahalelerle tedavi edilmesi ve bebeğin yaşamını sağlıklı bir biçimde sürdürmesi mümkün olabilecektir. Örneğin, ön karın duvarı defektleri denilen ve bebeklerin ön karın duvarındaki açıklıktan organlarının dışarı sarkması biçiminde ortaya çıkan durumda, bebek doğar doğmaz alınacak birkaç tedbirle organların zedelenmesi engellenerek, sorunu onarmak için yapılacak ameliyatın başarı şansı artırılabilir.

Doğum öncesi tarama testleri
Doğum öncesi tarama testleri

DOĞUM ÖNCESİ TARAMA TESTLERİ

Genetik hastalıkların ve doğumsal anomalilerin bir bölümü gebeliğin 9. haftasından itibaren yapılan bazı testlerle tanılanabilmektedir. Bu testlerin bir kısmı herhangi bir riski olsun ya da olmasın bütün hamile kadınlara önerilmektedir. Diğer testler, rutin olarak yapılan bu testlerin sonuçları gerektirirse ve çeşitli risk faktörlerini taşıyorsanız yaptırılır. Bu testlerle bebeğinizdeki bütün sorunlar tespit edilemeyebilir. Sonuçları %100 doğru değildir. Genetik danışman veya doktorunuz sizi test sonuçlarının ne anlama geldiği ve ne yapanız gerektiği konusunda bilgilendirecektir.

Riskli hamileliklerde spina bifida, down sendromu gibi ciddi doğumsal özürlerin riskini belirlemek üzere kullanılan bir kan testidir. Üçlü kan testi tüm anne adaylarına 16.- 18. gebelik haftaları arasında önerilir.

Anne adayından alınan kanda üç ayrı hormon ölçümü yapılır. Hormon ölçüm sonuçları, anne adayının yaşı, kilosu, sigara kullanıp kullanmadığı ve gebelik haftası gibi bilgiler, özel bir bilgisayar programına girilerek işleme tabi tutulur. Bu işlemle anne adayının bebeğinde down sendromu, trizomi 18 ve spina bifida olma olasılığı belirlenir. Hazırlanan üçlü test raporunda bu üç anormal durum için riskler ayrı ayrı belirtilir

Bu test bebekle ilgili önemli bilgiler verir. Üçlü test tanı amacıyla değil, tarama amacıyla kullanılan bir testtir. Test sonuçlarının olumsuz çıkması sonucunda karar vermek için daha ileri testler uygulanması gerekir.

Ne zaman yapılmalıdır?

Bu test gebeliğin 16-18. haftalarında yapılır. Bu testten olumsuz sonuçlar çıkarsa ultrason ve amniyosentez gibi daha ileri testler uygulanır.

Bu test ile anensefali vakalarının %95’inin, ciddi spina bifida vakalarının % 80’ninin ve down sendromunun % 60’ının saptanması mümkün olmaktadır.

ULTRASON

doğum öncesi ultrason
doğum öncesi ultrason

Ultrason anne karnındaki bebeğin fotoğrafını ses dalgaları ile gösteren bir yöntemdir. Radyasyon yerine ses dalgalarının kullanılması nedeni ile röntgenden daha güvenlidir. Ultrason kesinlikle düşüğe neden olmaz. Gebeliğin sağlıklı biçimde devam edip etmediği konusunda oldukça önemli bilgiler verir.

Ultrason 15-20 dakika süren bir uygulamadır. Bu uygulama ile hamileliğin süresi, bebeğin gelişimi, anne karnındaki bebek sayısı, yerleşimi ile başlıca doğumsal özürlerin varlığı saptanabilir. Eğer herhangi bir doğumsal özürden şüpheleniliyorsa gebe daha ayrıntılı bir test yaptırması için yönlendirilir. Ultrason acı vermeyen bir uygulamadır.

Ultrason ile neler öğrenilebilir?

* Dış gebelik varsa saptanır.
* Çoğul gebelikler varsa belirlenir. Gebelik süresinin doğrulanmasını sağlar.
* Bebeğin gelişimi hakkında bilgi edinmemizi sağlar. Böylece anne karnındaki bebeğin gelişme geriliği varsa tespit edilebilir.
* Düşük tehlikesi varsa bu belirlenebilir. Özellikle gebeliğin ilk aylarında, annede kanama varsa, bebeğin kalp atışları duyulmuyorsa ya da bebeğin hareketleri azalmış ya da durmuşsa ultrason yapılarak bebeğin sağlığı hakkında bilgi edinilmelidir. Böyle durumlarda bebeğin ölüp ölmediğini ve annenin düşük yapma tehlikesi olup olmadığını belirlemeye yardım eder.
* Eş (plasenta) sorunlarından kaynaklanabilecek ve gebeliğin 3-9. aylarında ortaya çıkan kanamaların nedenlerini belirlemeye yardımcı olur. Bu durumda özel bakım ve doğumun sezeryanla yapılması gerekebilir.
* Ultrason, belli doğumsal özürleri (spina bifida vb), organ eksikliğini, bebeğin vücudundaki anormal görünüşü, bebeğin idrar yolları ile ilgili sorunlarını, bebeğin iç organlarındaki belli bozuklukları, çeşitli doğumsal kalp hastalıklarını tanılama olanağı sağlar.
* Annenin şeker, yüksek tansiyon gibi sürekli hastalıklarının olduğu durumlarda ultrason, bebeğin sağlık durumunu, hareketlerini, nefes almasını, kas hareketlerini ve kesede bulunan sıvının miktarını belirler.

AMNİYOSENTEZ

Amniyosentez
Amniyosentez

Amniyosentez, anne kamındaki bebeği çevreleyen kenen içinde bulunan sıvıdan küçük bir miktar alınarak te edilmesi işlemidir. Bu test ile bebekte herhangi bir özür veya hastalık olup olmadığı tespit edilebilir. Amniyosentez, kromozomal ve genetik nedenlerden kaynaklanan doğumsal özürlerin teşhis edilmesinde yaygın olarak kullanılan bir testtir.

Kimler amniyosentez yaptırmalıdır?

Amniyosentez tüm hamilelere rutin olarak uygulanan bir test değildir. Belli riskleri taşıyan bireylere uygulanmalıdır.

Amniyosentez şu durumlarda uygulanır:

* Annenin yaşının 35 ve daha üstü olduğu durumlarda kromozomlara bağlı bazı hastalıkların görülme sıklığı artmaktadır. Bu hastalıklardan en önemlisi çocukta fazla bir kromozom olmasından kaynaklanan, zekâ geriliğine ve fiziksel bozukluklara yol açan “down sendromu” dur. Down sendromu toplumda 1250 çocukta 1 görülen bir hastalıktır. 35 yaş üzerindeki annelerin çocuklarında, 300 çocuktan 1’inde down sendromu görülürken, 40 yaş üstündeki annelerin çocuklarında ise, 100 çocuktan birinde görülmektedir. 35 ve daha yukarı yaşlarda hamile kalmış olan kadınlar mutlaka amniyosentez yaptırmalıdır.
* Amniyosentez, üçlü kan testi sonucunda riski olduğu saptanan gebelere önerilir.
* Çiftlerin ailelerinde kalıtsal olarak geçen bir hastalık ya da genetik bir hastalık olma durumunda da amniyosentez yaptırılmalıdır.
* Doktorun şüphelendiği ve önerdiği durumlarda yapılmalıdır.
* Amniyosentez bebeğin kan değişimini gerektirecek bir kan hastalığının olup olmadığının belirlenmesinde de kullanılmaktadır.

Bu test gebeliğin 4-6. aylarında uygulanır.

Amniyosentez zararlı mıdır?

Bebeğin içinde bulunduğu kesenin içine ince bir iğne ile girilerek bu sıvıdan küçük bir miktar alınır. Bu işlem beş dakika sürmekte, anneye veya bebeğe herhangi bir zarar vermemektedir. Bebeği çevreleyen sıvıdan alınır. Amniyosentezin çok az olasılıkla (200 gebeden birinde) düşük ve enfeksiyon riski vardır. İlk üç ay içerisinde yapılan test uygulaması, düşük ve enfeksiyon riskleri açısından, 3-6. aylar arasında yapılan testlere göre, üç kat daha fazla risk taşımaktadır. Ancak amniyosentez sonucu düşük veya enfeksiyon riski, doğumsal özürlü bir bebek doğurma riskinden çok daha azdır.

Amniyosentez hangi kurumlarda yapılmaktadır?

Amniyosentez, araştırma hastanelerinde ve bazı özel merkezlerde yapılmaktadır. Amniyosentezle alınan sıvı Genetik Bölümleri tarafından incelenmektedir.

]]>
Hamilelikte Annenin Yaşı ve diğer önemli konular https://kocaelikent.com/hamilelikte-annenin-yasi-ve-diger-onemli-konular/ Sun, 22 Aug 2021 19:38:06 +0000 https://kocaelikent.com/?p=61526

Hamilelikte Annenin Yaşı ve diğer önemli konular … “35 yaşından sonra doğum yapan kadınların özürlü bebek doğurma olasılığı daha yüksektir. Hamilelik dönemi daha sorunlu geçebilir…” detaylar haberimizde…

Hamilelikte Annenin Yaşı ve diğer önemli konular

ANNENİN YAŞI

Hamilelik doğal bir süreçtir. Fakat yine de her hamilelik anne ve bebek açısından biraz risk alır ve Reel dikkat gerektirir. Ancak hamilelikte özellikle dikkat edilmesi gerektiren bazı riskli durumlar vardır Bunların başında da annenin yaşı gelmektedir. Annenin çok erken veya geç yaşta hamile kalması ve doğum yapması bebeğin ve annenin sağlığı açısından riskler taşımaktadır Bu riskler özellikle anne 20 yaşından küçük ve 35 yaşından büyükse ortaya çıkmakladır. Bu riskler önceden bilinir ve gerekli önlemler alınırsa bebeklerin sağlığı için fazla endişelenmeye gerek kalmayacaktır.

35 YAŞTAN SONRA HAMİLELİK

35 YAŞTAN SONRA HAMİLELİK
35 YAŞTAN SONRA HAMİLELİK

35 yaşın üstündeki kadınların pek çoğu sağlıklı hamilelik geçirebilir ve sağlıklı bir bebek sahibi olabilirler. Bununla beraber 35 yaşından sonra bebek sahibi olacak kadınların karşılaştığı bazı özel riskler de vardır. Bu riskler şunlardır:

*Şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi sürekli hastalıklar ileri yaşlarda daha sık görülmektedir.
*35 yaşından sonra doğum yapan kadınların özürlü bebek doğurma olasılığı daha yüksektir. Hamilelik dönemi daha sorunlu geçebilir.
*Doğum ve doğum sonrasında daha büyük sorunlarla karşılaşırlar.

DAHA ÖNCEDEN VAR OLAN SAĞLIK SORUNLARI HAMİLELİĞİ NASIL ETKİLER?

SAĞLIK SORUNLARI HAMİLELİĞİ NASIL ETKİLER
SAĞLIK SORUNLARI HAMİLELİĞİ NASIL ETKİLER

Özellikle şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi sağlık sorunları 35 yaşın üstündeki kadınlarda genç kadınlara göre daha fazla görülmektedir. Hamilelik öncesinde var olan bu tür bir sağlık problemi bebeğinizin ve sizin sağlığınızı tehlikeye düşürür.

Fakat hamilelikten önce bağlanacak ve hamilelik süresince devam edilecek dikkatli bir tıbbi takip ve uygun tedavi yöntemleriyle bu durumlarla bağlantılı riskler azaltılabilir ve çoğu gebelik sağlıklı doğumla sonuçlanabilir.

35 yaş üstü kadınlarda, hamilelik öncesinde bu tür bir sorun olmasa bile, hamilelik sırasında yüksek tansiyon ve şeker hastalığı meydana gelme riski artmaktadır. Bu durum, yaşlı annelerde erken ve düzenli tıbbı takibin önemini artırmaktadır. Bu sorunların erken tanılanması ve hemen tedaviye başlanması ile anne ve bebek için olası zararları en aza indirmek mümkün olmaktadır.

Hamileliğin sorunsuz yaşanması ve bebeğin sağlıklı doğması için hangi yaşta olursa olsun her kadın hamile kalmadan önce mutlaka bir doktorla görüşmelidir. Fakat eğer 35 yaşından sonra bebek sahibi olmayı düşünüyorsanız bunu mutlaka doktor kontrolü altında yapmalısınız.

35 YAS ÜSTÜ KADINLARDA DOĞUMSAL ÖZÜRLÜ BEBEK SAHİBİ OLMA RİSKİ NEDİR?

DOĞUMSAL ÖZÜRLÜ BEBEK SAHİBİ OLMA RİSKİ
DOĞUMSAL ÖZÜRLÜ BEBEK SAHİBİ OLMA RİSKİ

Bebeklerin bazı kromozomal bozuklukları taşıma riski annenin yaşına bağlı olarak artmaktadır. Bu bozuklukların en yaygın olanı down sendromudur. Down sendromu zeka geriliği ve çeşitli fiziksel anormallikleri içeren bir bozukluktur. 25 yaşında her 1250 kadından birinin down sendromlu bir bebeğe sahip olma riski varken, 30 yaşındaki her 1000 kadından biri, 35 yaşındaki her 400 kadından biri, 40 yaşındaki her 100 kadından biri ve 45 yaşındaki her 30 kadından birinin down sendromlu bebeğe sahip olma ihtimali vardır.

35 yaş üstündeki kadınların, Down sendromu ve diğer doğuştan gelebilecek bazı sakatlıkları tanılamak için üçlü tarama testi ve amniyosentez gibi erken tanı testlerini yaptırmaları gereklidir.

Hamilelik sorunları ve olumsuz hamilelik sonuçları 35 yaş üstü kadınlarda artmakta mıdır?

35 yaş üstü kadınların sağlıklı bebeğe sahip olma şansları varken, aynı yaş grubundaki kadınlar pek çok sorunla da karşı karşıya gelmektedirler.

35 yaşından sonraki hamileliklerde genç kadınlara oranla düşük yapma olasılığı belirgin olarak daha yüksektir.

Bu yaşlarda plasenta (eş) sorunları da artmaktadır. Bu durum doğum sırasında ciddi kanamalara neden olmakta, bu da anne ve bebek için tehlike yaratmaktadır, fakat doğum sezaryenle yapıldığı takdirde bu sorunlar çoğunlukla önlenebilmektedir. 35 yaş üstünde ilk doğumunu gerçekleştiren kadınlarda erken doğum yapma ve düşük kilolu bebek doğurma, dış gebelik ve ölü doğum riski daha fazladır. Yüksek tansiyon ve şeker hastalığı riski 35 yaş üstü kadınlarda artmaktadır. 35 yaş üstü doğum yapan kadınların bebekleri solunum durması ve beyin kanaması gibi sorunlarla daha sık karşılaşmaktadır. Sorunlardaki bu artışa rağmen yaşlı annelerin bebeklerindeki ölüm oranı diğerlerinden daha fazla değildir.

35 YAŞ ÜSTÜ KADINLAR DOĞUM SIRASINDA SORUN YAŞARLAR MI?

35 yaş üstünde ilk doğumlarını yapan kadınlar 20’li yaşlardaki kadınlara göre doğum sırasında daha fazla zorluk yaşarlar. Fetal distres (doğum sırasında bebeğin zorlanması) ve doğumun uzaması gibi sorunlar 35 yaş üstü kadınlarda daha fazla görülmektedir.

ERKEN YAŞTA HAMİLELİK

ERKEN YAŞTA HAMİLELİK
ERKEN YAŞTA HAMİLELİK

35 yaşın üstünde doğum yapmanın anne ve bebek açısından sakıncaları olduğu kadar 20 yaşın altındaki kadınların doğum yapmasının da sakıncaları vardır. Ergenlik çağı dediğimiz 15-19 yaşları arasında yapılan doğumlar bebeklerinin sağlığını olumsuz etkiler. Ülkemizde 15-19 yaş grubundaki genç kadınların yaklaşık %10’u bebek sahibi olmuş veya hamiledirler. Bunun nedeni genç kızların hålâ çok küçük yaşlarda evleniyor olmalarıdır.

15-19 yaş grubundaki genç kızlar her ne kadar çocuk sahibi olma yetisine sahip olsalar da, henüz bedensel, ruhsal ve sosyal açıdan gelişmeleri tamamlanmış değildir. Bu nedenle hamilelik ve anne olmak için gereken tıbbî ve sosyal olgunluğa henüz ulaşamamışlardır.

GENÇ YAŞTA ANNE OLMANIN GETİRDİĞİ SORUNLAR NELERDİR?

DOĞUM SIRASINDA YAŞANAN SORUNLAR
DOĞUM SIRASINDA YAŞANAN SORUNLAR

Genç yaşta anne olan kadınlar, kendilerinden daha büyük annelere göre hamilelik süresince daha az kilo almaktadırlar. Bu da düşük doğum ağırlıklı bebek sahibi olma riskini arttırmaktadır.

Genç anneler, 20 yaşın üstündeki kadınlara göre daha fazla erken doğum, kansızlık, yüksek tansiyon gibi hamilelik sorunlarına sahiptirler.

ÖZELLİKLE 15 YAŞIN ALTINDAKİ GENÇLERDE BU RİSKLER DAHA FAZLADIR

15 yaşından küçük annenin yaşadığı sorunlar
15 yaşından küçük annenin yaşadığı sorunlar

Genç annelerin bebeklerinde sağlık sorunları daha fazla olmaktadır. Genç yaşta (15-19 yaş) anne olan kadınların bebeklerinin %10’u düşük doğum ağırlıklı olmaktadır. Düşük doğum ağırlıklı bebeklerin organları tümü ile gelişemez. Organlardaki gelişme geriliğine bağlı olarak bu bebeklerde nefes alma sorunları, beyin kanaması, görme kaybı gibi ciddi özürlere yol açabilecek sorurlar ortaya çıkar. Düşük doğum ağırlıklı bebeklerin doğumdan sonra bir yıl içinde ölme riskleri normal doğum ağırlığı olan bebeklere oranla 20 kat daha fazladır.

GENÇ YAŞTA HAMİLELİĞİN DİĞER SORUNLARI

Genç yaşta anne olanların ve bebeklerin yaşamları genellikle sıkıntılıdır.

Genç yaşta anne olan kadınların eğitim düzeyleri daha düşüktür. Bu nedenle bir iş edinebilmek için gerekli becerileri genellikle geliştirememekte bu da onların sıklıkla ailelerine bağımlı bir hayat sürdürmelerine neden olmaktadır.

Genç yaşta anne olanların genellikle çocuk yetiştirmeyle ilgili becerileri gelişmemiştir. Bu nedenle çevrelerinden yardım almaları gerekir.

Genç yaşta çocuk sahibi olan annelerin çocuklarının sağlıkları daha kötüdür ve çoğunlukla okulda başarısız olmaktadırlar.

20 yaşından önce evlenmişseniz bu sakıncaları azaltmak için, hamileliğinizi plânlamanız ve hamilelik öncesi doktor kontrolünden geçmeniz önemlidir. Hamilelik öncesi ve hamilelik döneminde tüm kadınlar için yapılan uyarılara dikkatle uymanız gerekir. Genç yaşta hamile kaldıysanız ya da hamile kalma olasılığınız varsa, doğum öncesi gebelik takiplerine düzenli olarak gitmeyi, beslenmenize özellikle dikkat etmeyi, sigara ve alkolden kaçınmayı, doktorların tavsiye ettiği ilâçlarının dışında hiçbir ilacı kullanmamayı ve her gün folik asit içeren vitaminler almayı asla ihmal etmemelisiniz.

STRES VE HAMİLELİK

STRES VE HAMİLELİK
STRES VE HAMİLELİK

Hamilelik dönemi, kadın ve ailesi için özel bir dönemdir. Bir çok değişiklikleri beraberinde getirir. Hamile kadının bedeninde, duygularında ve aile yaşantısında değişiklikler olur. Bu değişiklikler olumlu değişiklikler olarak kabul edilebilir, fakat yine de işinde ve evinde birçok olayla karşılaşan hamile kadının yaşamına yeni stresler getirir.

Stres her zaman kötü olmak zorunda değildir. Başlangıcında müdahale edildiği zaman stres bize yeni şeyler yapma olanağı sağlayabilir. Hamile bir kadın stresle iyi baş edebildiğini hissediyorsa (sorunları çözebiliyorsa, işyerinde ve evde kendini zinde ve enerjik hissediyorsa) muhtemelen stresin neden olduğu sağlık sorunlarını yaşamayacaktır.

Bununla beraber stres, rahatsız edici bir düzeye ulaşırsa hamile kadın için zararlı olabilir. Kısa dönemde yüksek düzeyde stres yorgunluk, uykusuzluk, kaygı, iştahta azalma veya aşırı yeme, baş ve sırt ağrılarına neden olabilir. Yüksek düzeyde stres uzun süre devam ettiği takdirde potansiyel sağlık sorunlarına yol açabilir. Örn: Enfeksiyon hastalıklarına karşı düşük direnç, yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları gibi. Hamilelik döneminde ise aşırı stresin getirdiği bazı özel riskler vardır.

HAMİLELİĞE ÖZEL STRES NEDENLERİ

HAMİLELİĞE ÖZEL STRES NEDENLERİ
HAMİLELİĞE ÖZEL STRES NEDENLERİ

Özellikle hamile kadın, hamilelikten önce yaptığı her şeyi aynen yapmaya çalışırsa, hamileliğe bağlı özel rahatsızlıklar (mide bulantısı, yorgunluk, sık idrara çıkma, şişkinlik ve sırt ağrısı gibi) stres verici olabilir. Hamile bir kadın doktorun da önerileriyle bu belirtilerin farkına vararak baş etme yolları geliştirebiliriz. Ayrıca rahatsızlık veren ve çok gerekli olmayan aktiviteli kesebilir.

Hormonal değişiklikler de hamilelik süresince yaşanan duygu durum değişikliklerinin bir kısmından sorumludur. Kadın bunların üstünde fazla durmadığı zaman bu duygu durum değişiklikleri çok geneldir ve normaldir. Fakat kadın bazı zamanlar stresle baş etmenin çok zor olabileceğini akılda tutmalıdır.

Bunlara ek olarak birçok hamile kadın ve eşi, bebeğin sağlığı, doğumun nasıl geçeceği ve nasıl bir anne baba olacaklarıyla ilgili endişelere kapılırlar. Ekonomik güçlükler, riskli hamilelik ve bunlara bağlı olarak anne adayının işini bırakması veya uzun dönemli yatak istirahati yapması da önemli stres kaynaklarındandır.

HAMİLELİKTE STRESİN BEBEĞE ETKİLERİ NELERDİR?

HAMİLELİKTE STRESİN BEBEĞE ETKİLERİ
HAMİLELİKTE STRESİN BEBEĞE ETKİLERİ

Kaygılı, endişeli ve stresli olmak erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve düşük riskini artırmaktadır.

Stres vücutta belli hormonların salgılanmasına neden olur. Bu hormonlar göbek kordonu yoluyla bebeğe geçerek bebeğin gelişmesi için gerekli olan besin ve oksijeni almasını engeller. Aynı hormonlar erken doğuma da neden olabilir.

Stres annenin davranışlarını etkileyebilir ve anne sağlıklı olmayan alışkanlıklara yönelebilir: Yeterli beslenmeyebilir, stres altındayken sigara, alkol, ilâç kullanabilir. Bunların hepsi de düşük doğum ağırlığıyla ilişkilidir. Alkol ve ilâç kullanımı özürlü bebek doğurma riskini de artırır.

STRESE BİREYSEL TEPKİLER

Her insanın olaylara tepkisi farklıdır. Birisinin heyecan verici bulduğu bir durumu diğeri stresli bulabilir. Bedenimizin strese gösterdiği tepkiler de farklıdır ve bunların bazıları hamileliği olumsuz etkileyebilir.

STRES AZALTMA TEKNİKLERİ

STRES AZALTMA TEKNİKLERİ
STRES AZALTMA TEKNİKLERİ

Her hamile kadın kişisel stres kaynaklarını belirlemeli ve onlarla etkili bir şekilde baş etmek için yollar geliştirmelidir. Bunun için sağlıklı beslenmeli, düzenli uyku uyumalı, sigara, alkol ve uyuşturucudan kaçınmalı ve doktorun önerdiği biçimde düzenli olarak egzersiz yapmalıdır. Egzersiz sağlığı olumlu etkiler, aynı zamanda da bel ağrıları, yorgunluk ve kabızlık gibi hamileliğin rahatsız edici sorunlarını ve bununla ilgili stresi engeller.

Hamile bireye eşi, ailesi, arkadaşları destek olarak onun gerginliğinin artmamasına yardımcı olabilirler. Hamilenin yakınları hamileye bilgiler vermek, duygusal destekte bulunmak ve ev İşleri ile ilgili sorumlulukları paylaşmak yoluyla onun stresini azaltabilirler. Yüksek riskli gebeliği olan hamile kadınların öncelikle eşlerinden ve yakın çevrelerinden aldıkları destek ve yardımlar, düşük, erken doğum ve düşük doğum ağırlıklı çocuğa sahip olma riskini azaltmaktadır.

HAMİLE KADINLARIN STRESTEN KURTULMAK İÇİN KENDİ KENDİLERİNE YAPABİLECEĞİ BAZI ŞEYLER DE VARDIR:

STRESTEN KURTULMAK İÇİN EVDE YAPILACAKLAR
STRESTEN KURTULMAK İÇİN EVDE YAPILACAKLAR

*Gevşemek için her gün kendinize yeterince zaman ayırın, Bu sizin ve bebeğiniz için önemlidir.
*Sakin ve sesiz bir ortama geçin. Sırtüstü, rahat biçimde yatın. Yavaşça yan dönün ve karnınızı yastıkla destekleyin.
*Dikkatinizi bulandıran düşüncelerden uzaklaşın, sakin biçimde çözüm üretmek için rahat olmaya çalışın.
*Gergin olmayın. Gerginlik sizin ve bebeğinizin sağlığını olumsuz etkileyecek bir durumdur.
*Nefes almaya odaklanın. Yavaş, derin ve düzenli nefes alın. Göğsünüzden değil karnınızdan nefes alın.
*Bedeninizi dinleyin, Bedeninizin başlıca kas gruplarının gerginliğini fark etmeyi öğrenin.
*Her kas grubunuzun gerilimini açığa çıkarın
*Kendinizi sevdiğiniz bir dinlenme yerinde hayal edin. Bu bir plaj olabilir, bir dağ başı olabilir. Bebeğinize ve kendinize iyi duygular yaşatabilecek şeyleri düşünün, bunları günde en az 20-30 dakika yapın.
*Günde en az yarım saat düzenli yürüyüş yapın.

Birçok kadın hamilelikteki değişimlere ayak uydurabilmektedir. Ancak uyum sağlayamadığınızı düşünüyorsanız, doktorunuzla görüşün ve onun önereceği bir ruh sağlığı uzmanından yardım alabilirsiniz.

]]>