Hayata Dair

İslam’da İnsan Hakkı ve Adalet Kavramları üzerine (3’üncü bölüm)

İslam’da İnsan Hakkı ve Adalet Kavramları üzerine (3’üncü bölüm) … “Batılı güçlere karşı gırtlağına kadar borçlanmış yöneticiler, artık Kırım Savaşı müttefiklerine karşı seslerini yükseltebilecek durumda değildirler…” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

İslam’da İnsan Hakkı ve Adalet Kavramları üzerine (3’üncü bölüm)

Ne var ki onyedi yıllık kısa bir dönem sonra sâdır olan Islahat Fermanında ise artık bu hava yoktur. Artık “İslam imiş âleme pa-bend-i terakkî / Evvel yoğ idi, işbu rivayet yeni çıktı!” dönemi başlamıştır. Çünkü Tanzimat Fermanu bir başlangıçtır ve ardında henüz yeterli derecede bir bağımlılık birikimi yoktur. Bu başlangıçtan henüz yirmi yıl bile geçmemiş iken; Batılı güçlere karşı gırtlağına kadar borçlanmış yöneticiler, artık Kırım Savaşı müttefiklerine karşı seslerini yükseltebilecek durumda değildirler.

Islahat Fermanı; yerine getirilmeyecek olan bir “Örf’den “Şer” dönüş fermanı değildir, Müslüman olmayan tebaa için, bunların dış koruyucuları karşısında bazı vaatlerden ibarettir. Esasen bir toplumun hayatında ondört-onbeş yıllık bir süre, oldukça önemli bir süredir, bir sonraki neslin eğitildiği süre demektir. Yöneticiler; bir sonraki nesli bu süre boyunca iyi veya kötü bir yönde eğitebilirler.

Tabiatıyla, bunun için, karşı-etkilere maruz kalmaksızın, yeni nesli bu etkilerden “soyutlayabilecek”, tecrid edecek güce de sahip olmaları gerekir. Ne de olsa, hiç değilse okullarda bu havayı sağlayabilmiş iseler, meselâ 1839’dan yirmibeş yıl kadar sonra yönetimde söz sahibi olmaya başlayan nesil, elbette bir önceki nesil gibi olmaz.

İşte bunun içindir ki, Batılaşma döneminden önceki nesil, gerileme sebebini “örf”e bağlanış olarak görür ve tekrar insan hakkının güvencesi olan İslâmî ilkelere dönüş özlemini Tanzimat Fermanında dahî ifade ederken -veya yöneticiler muvazaalı olarak bu özlemin ifadesine Tanzimat Fermanında yer verme gereğini duyarken- Islahat Fermanından sonraki dönemde, artık İslâmî değerlerden bahsedenler önce “mutaassıp”, İkinci Meşrutiyet’ten sonra “mürteci”, Cumhuriyet’ten bir sürece sonra “gerici” veya “yobaz”, bu anlayışa İslâmî tepkiler başladıktan sonra ise “çağdaşlık veya lâiklik düşmanı fundamentalistler” olarak nitelendirilmişlerdir.

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu