Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (1’inci bölüm)
Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (1’inci bölüm) … “Kur’an-ı Kerîm de sıdk ve adl ile tamamlanmıştır ve artık Kur’an-1 Kerîm için bir “değiştirici” yoktur…” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi
Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (1’inci bölüm)
İslâm’da “insan hakkı” kavramı “toplumsal sözleşme” gibi bir “varsayım”a veya “postulat”a değil, yine Yaratıcı ve Rabb olan Tanrının iradesine dayanır. Yaratıcı Allah; Yeryüzünde “insan”a, “Benî Adem” nesline “hilâfet” ödevi vermiştir (Bakara, 2/30). Hilâfet ödevi; Yeryüzünde “adalet”i hâkim ve kaaim kılabilme demektir. Allah âdildir, adaletli buyurur, zulmü ve zalimleri sevmez. Kur’an-ı Kerîm de sıdk ve adl ile tamamlanmıştır ve artık Kur’an-1 Kerîm için bir “değiştirici” yoktur (El-En’am, 6/115). Hilafet, birisinin yerine, halef olarak, asilin iradesi ve isteği çerçevesinde bir iş gerçekleştirmekle olur.
Hilâfet ödevinin gerçekleşebilmesi için “adalet” şarttır. Adaletin gerçekleşebilmesi için de, eğer Allah tarafından insanlara eşit olarak “insan hakkı” tanınmış ise, bu insan hakkını fiilen her bireye sağlayan bir düzen kurulması ilk şarttır.
Şu halde insanlara, her bireye “insan hakkı” gerçekten tanınmış mıdır?
Tanındığının açık delilleri Kur’an-ı Kerîm’de yer alır. Her şeyden önce, Yaratıcı; insanın yeryüzünde halife olma hedefini sadece meleklere bildirmekle yetinmemiş, Yeryüzüne gelecek her insanın “nefs” “monade”ından, “Rabb” oluşunun tasdikini almıştır. Yaratıcı oluşunun tasdikini insandan almaya gerek yoktur. Çünkü bu apaçık bir gerçek yargısıdır. Hiç kimse Allah’tan başka “Yaratıcı” edinemez. Ne var ki Allah’dan başka Rabb (Eğitici) edinebilir.