Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (3’üncü bölüm)
Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (3’üncü bölüm) … “saçıp savurma, israf ve sefahati önlenebilse idi, İslâm’ın yoksulluğu toplumdan kaldırma ve “Maûn” düzenini kurma hedefine varılmış olurdu…” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi
Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (3’üncü bölüm)
“İnsan*hakkı”; sadece kapsamı belirsiz bir genel ilke olarak değil, maddî ve manevî boyutları ile tam olarak “birey”e tanınmıştır. “İnsan hakkı”nın tam olarak tanınmış sayılması için, herşeyden önce, yaşama hakkı tam bir güvenceye bağlanmalı, hukukî ve İktisadî bakımdan, birey “can derdine düşürülmemelidir. İslâm; bir yandan “Maûn” düzeni ile (Mâûn Suresi) İktisadî bakımdan toplumsal dayanışmayı sağlama hedefini tesbit etmiş, yine insanların geliri ve serveti üzerinde çalışıp kazanamayanlar için bir talep hakkı getirmiş, diğer yandan da yaşama hakkını hukuken de güvenceye bağlamıştır.
Servet sahibi; tıpkı bir aile içinde “nafaka” yükümü gibi, yoksul için, çalışıp kazanamayan için, ânî bir musibet dolayısı ile muztarr durumda kalan için, malvarlığı üzerinde “sail ve mahrumun belirli oranda hakkı” bulunduğunu bilmelidir (Zâriyat, 51/19; Meâric 70/25).
Kur’an-ı Kerîm; bunu “ihtiyarî ve cüz’î bir bağış” olarak değil bir “vergi” olarak belirlemiştir. İhtiyacından fazla kazanandan; %2,5 (Kırkta bir) oranında servet vergisi; beşte bir oranında (%20) da gelir vergisi alınır. Bu vergiler bütün servet sahiplerinden aynı oranda alınabilse ve yöneticilerin gayri-meşru sarfiyati; saçıp savurma, israf ve sefahati önlenebilse idi, İslâm’ın yoksulluğu toplumdan kaldırma ve “Maûn” düzenini kurma hedefine varılmış olurdu. Oysa böyle olamadı. Böyle olması için Ebu Zerr gibilerin çabası; imtihan âlemi olan Dünyada, böyle olmaması için düzen kuranlar karşısında mağlûp oldu. Şerî vergi (tekálîf) gerçek anlamını yitirdi ve bunun yerine yoksula yüklenen örfi vergiler aldı. Oysa vergi de insan hakkının güvencesi olmalı idi, yöneticilerin kendilerinden menkul “israf ve sefahat haklarının” değil!