Hayata Dair

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (5’inci bölüm)

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (5’inci bölüm) … “Kaldı ki bu buyruk; insanın meşru müdafaa hakkını Hıristiyanlık uygulamasında dahi engellememiştir…” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (5’inci bölüm)

Maûn düzeni; “adl”in “ihsan” ve “bir” ile tamamlandığı düzendir (Nahl, 16/90). Özellikle Hıristiyan misyonerlerinde ve din adamlarında kolayca gidermeleri mümkün olamayan bir saplantı vardır: Sadece Hıristiyanlığın “sevgi dini” olduğunu, Tanrı ile insana sevgi ilişkisi kurabildiğini, dua yolu ile Tanrıya ulaşabileceğini, oysa İslâm’ın sevgi dini değil korku dini olduğunu ileri sürerler.

“Sadece Hıristiyan dinine ait bir kuraldır”

Bunun ardından da yine İslâm’a üstünlük iddia ettikleri ikinci bir alan gelir: Hıristiyanlara göre; “Altın Kural”, başkalarına da kendisi için istediğini, arzuladığını arzulama; sadece Hıristiyan dinine ait bir kuraldır.

“İslam dininde bu ‘altın kural’a rastlanmaz”

Başka dinler ve özellikle İslam dininde bu “altın kural”a rastlanmaz! Oysa Yunus Emre “Kendine ne sanırsan ayruğa da onu san!/Dört Kitabın manası budur eğer var ise!” derken, “Altın Kural” denen bu ilkeyi tekrarlar. Bunu söylediğimizde de, Yunus Emre’nin ve diğer “mutasavviflar”ın bu ilkeyi Hıristiyanlıktan aldıkları ileri sürülecektir. Acaba böyle midir?

Herşeyden önce şunu belirtelim:
Hazret-i İsa da İslâm Peygamberidir. “Allah katında din İslâmdır” (Al-i İmrân, 3/19). Peygamberlerin tebliği arasında da fark ve çelişki yoktur (Bakara, 2/136). Şu halde Hazret-i İsa’nın gerçekten söylemiş olduğu sözler de, Resûl-i Ekrem’in (S.A.) gerçek (sahîh) hadîsleri gibidir. Hazret-i İsa’nın sözü de İslâm’ın sözüdür. Kaldı ki Hıristiyanların “altın kural” dedikleri bu kural; İslâm Aleminde sadece Yunus Emre veya başka mutasavvıfların söyledikleri bir söz olarak kalmamış, Resûl-i Ekrem’den (S.A.) de aynı beyan sâdır olmuştur:

İncil’deki; “başka insanları kendin gibi seveceksin” buyruğu; bir hadîs-i kudsî’de de aynen vardır. Kaldı ki bu buyruk; insanın meşru müdafaa hakkını Hıristiyanlık uygulamasında dahi engellememiştir. Şu halde “başkasını kendin gibi seveceksin!” diye ifade etsek dahi, bu ilke, zulmedeni kapsamaz. “Zulmedene karşı da adil olacaksın!” demede mantık vardır, ancak; “zulmedeni seveceksin!” şeklinde anlaşılabilen bir buyrukta mantık yok.

-Kaldı ki başkasını kendi nefsine tercih etme, hiç dilse adaleti gözetme, başkasına zulmetmeyip üstelik iyi davranma; Kur’an-ı Kerîm’de İncil’den çok daha fazla öğütlenmiş olan bir davranıştır. Kur’an-ı Kerim’de “birr” ve “ihsan” bunu ifade eder. Ayrıca, “Altın Kural”, doğru anlamı ile; Kur’an-1 Kerîm’de açıkça yer almaktadır. “Altın Kural”a uygun ahlâkî tutumun adı; Kur’an-ı Kerîm’de “îsar”dır (Haşr Suresi, 59/9).

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu