Hayata Dair

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (6’ncı bölüm)

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (6’ncı bölüm) … “İslâm’da tanrı ile şahsî ilişki kurulamayacağını, İslâm’da Tanrı ve İnsan sevgisine değil sadece korku ve itaate yer olduğunu tekrarlar.” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (6’ncı bölüm)

Merhum Dr. Ali Şeriatî; “îsar”ın ahlâkî önem ve değerinden çok söz eder (bkz. İnsanın Dört Zindanı, Çeviren: H. Hatemi). “Isar”ı engelleyen benlik niteliğine de “şuhh-i nefs” (aşırı bencillik) denir (Haşr Sûresi 59/9).

Ayrıca; Kur’an-ı Kerîm Mâûn düzenini de “sevgiye dayandırmıştır (Beled Suresinin 90/17. âyet-i kerîmesine bakınız). Burada açıkça Mâûn düzeninin temelinin “merhamet” olduğu beyan edilmiştir. Bütün bunlara rağmen, yalnızca Hıristiyan din adamları değil, Musevîler de, İslâm’ın sevgi dini değil korku dini olduğunu tekrarlayıp dururlar. İslâm’da tanrı ile şahsî ilişki kurulamayacağını, İslâm’da Tanrı ve İnsan sevgisine değil sadece korku ve itaate yer olduğunu tekrarlar. Bu iddia; gerçeğe uygun olmadığı bilinerek ileri sürülüyorsa, düpedüz bir yalandır. İncil’de Hazret-i İsa da elbette Arapça’ya İbranca’dan da yakın olan Aramca ile konuşurken, her duyguya “sevgi” demiyor, bazen “hubb” veya “meveddet”; çoğunlukla da “rahmet” ve “merhamet” diyordu.

Allah “Erham-ur-râhimîn”dir, ancak Allah’ın rahmeti ile sevgisi aynı şey değildir. Bunun gibi; insanın bir diğer varlığa şefkat ve merhametle davranması ile onu sevmesi aynı şey değildir. Oysa İncil Hazret-i İsa’nın Aramca’sı ile muhafaza edilmemiş, o dönemdeki Doğu eyaletlerinin baskın dili olan Yunancaya çevrilmiştir. Şu halde, bir benzetme yapmak gerekirse, Hazret-i İsa’nın “İncil vahyi”, hadis-i hadisleri, üstelik bunlar ayrılmadığı gibi, bir de derleyicilerin daha iyi bildikleri yazı diline aktarılmış, bu arada araya “mevzu’ hadîsler” de karışmıştır. Derleyiciler de “rahmet ve meveddet”in tümünü “sevgi” olarak aktarmışlar, daha sonra da millî dillere aktarma yapılırken son ayırım kalıntıları da silinmiştir.

“Merhamet de sevgiden kaynaklanır” diyeceklerdir. Doğrudur, fakat şu halde Kur’an-ı Kerîm “Rahman ve Rahîm Allah adı ile” başladığı, her sure başında -Tevbe suresi hariç- bu âyet tekrarlandığı, Allah’ın “Rahîm” adı ayrıca sık sık zikredildiği, Mâun düzeni de toplumun çekirdeği sayılan aile düzeni de “merhamet”e, “sevgi ve rahmet”e (Rûm, 30/21) dayandığı halde, daha hâlâ “Şeriat insana korku ve terörizmi, faşizmi kudsîleri ve diğer çağrıştırır” demekteki yaman insafsızlık veya ahmaklığa ne denebilir?

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu