Hayata Dair

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (7’nci bölüm)

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (7’nci bölüm) … “İnsan hakkı anıtının en sağlam ve eşsiz dayanağı İslâm’da bulunur, örümcek evlerinde veya kum üzerinde kurulan yapılarda değil…” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

Felsefî Temeli İslâm’da “insan hakkı” kavramı (7’nci bölüm)

Gerçekten de merhamet ile sevgi (meveddet) aynı köktendir, aynı kaynaktandır, ancak, sevginin daha özel anlamı vardır. Allah “Rahîm’ ve “Vedûd”dur (Hûd, 11/90). Yine “gâfur” ve “vedud”dur (Burúc, 85/14) Allah’ın “halifesi” olma ülküsünü benimseyen müminler de merhamet ve meveddet sahibi olur, insanlara ve canlılara merhamet ve ihsân ile davranırlar. Ayrıca, müminler arasında da sadece “kendi gibi sevmek” değil, üstelik “kendisine tercih etmek” (isâr) hedefi gösterilir (Haşr Suresi, 59/9). Şu halde İslâm, “Altın kural”ı eksik bırakmış değil, tam aksine, “bugün size dininizi ikmal ettim” ve “Rabbinin kelimesi sidk ve adl ile tamamlandı” âyet-i kerîmelerine (Mâide 5/3; Enam, 6/115) uygun olarak, ayrıca “ben Ahlâk mekârîmini tamamlamak için görevlendirildim” buyuran Resûl-i Ekrem’in (S.A.V.) kutlu beyanına uygun olarak, altın kuralı tamamlamış, ikmâl etmiş, “isâr” ülküsünü getirmiştir. “isâr”, “Altın kural”ın da üzerindedir.

“Rahmet ve Merhamet emredilir”

“Benliğin bencilliğinden kurtulmak” (şuhh-i nefsi yenmek) Altın kural karşılığıdır. Altın kural; Matthâus İncilinde şu şekilde yer alır: Nâs’ın size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara karşı öyle davranın! İşte budur Şeriat’in ve nebilerin tebliğinin özü! (7/12). Daha sonra da “rahmet” ve “merhamet” emredilir (Lukas, 6/31 ve 6/32-38; Matthâus 5/43-48). Islâm’ın, yukarıda zikrettiğimiz buyrukları ile, yine bir İslâm Peygamberi olan İsa’nın tebliği arasında bu noktada en küçük bir fark var mıdır? Üstelik İslam; adalet ve merhamet ölçüsünü bir de “isar” ülküsü ile tamamlamıştır. isâr; Merhum Dr. Ali

Şeriati’nin ve ondan önce bütün İslâmn årif ve hakîmlerinin, Hıristiyan rahiplerinden değil Resûl-i Ekrem (S.A.V.) ve İsa’dan Hazret-i Kur’an-ı (A.S.), Kerîm’den öğrendikleri bir ahlâk yücelişidir. İnsan hakkı anıtının en sağlam ve eşsiz dayanağı İslâm’da bulunur, örümcek evlerinde veya kum üzerinde kurulan yapılarda değil! Bu çürük yapıları kuranlar, üstelik yapı ustası olduklarını iddia etseler bile! Bu insanlarda akıl olsa, düşünürler ki; Âdem (A.S.) ilk insanlık mabedini, “in” olmaktan çıkan ilk “beyt”i, ilk “ev”i Mekke’de kurmuş (Al-i İmrân, 3/96), daha sonra da İbrahim ve İsmail (A.S.) aynı yerde bu yapıyı yenilemişlerdir (Bakara, 2/125-128).

İnsan haklarının tebliği, Adem (A.S.) ile bu kutlu “Ev”de başlamıştır (Âl-i Imran, 3/96). Daha sonra, İbrahim ve İsmail (A.S.), Kudüs’deki mabedi değil, Adem’in mabedini yenilemişler, Kudüs’deki mabed Musa’nın (A.S.) Mısır’dan çıkışından sonra yapılmıştır. İbrahim ve İsmail (A.S.); Resûl-i Ekrem (S.A.V.) için dua etmişler, Resûl-i Ekrem (S.A.V.) gelince de aynı notadan tebliğine başlamış, Veda’ Hutbesi gibi insan hakkı öğretisinin temel ve eşsiz metnini de Adem’in (S.A.V.) yeryüzüne indiği noktada, Arafat’da îrad buyurmuştur.

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu