Hayata Dair

İnsan Haklarının İlahi Temelleri (6’ncı bölüm)

İnsan Haklarının İlahi Temelleri (6’ncı bölüm) … “Osmanlı hükümdarları, yöneticilerin halka zulüm yapmalarını önlemek için “adaletname” adı verilen fermanlar yayınladılar.” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Şükrü KARATEPE

İnsan Haklarının İlahi Temelleri (6’ncı bölüm)

Adalet, evrensel bir ilkedir ve sadece yöneticilerin adaletli olması, hak ve hürriyetlerin sağlanması için yeterli değildir. Ayrıca kişinin, diğer insanlara, diğer canlılara, tabiata ve çevreye, hatta kendisine adaletli davranması emredilmiştir. Adaletin tersi zulümdür ve insanın kendisine bile zulmetmesi yasaklanmıştır.

“Şüphesiz ki Allah adaleti, iyilik yapmayı, akrabaya yardım etmeyi emreder. Hayasızlığı, kötü işleri, ahlâksızlığı, zulüm ve taşkınlığı yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.” (Nahl, 90)

“…zararın ödenmesini isteme hakkı vardır”

Müslümanlar yönetimlerinde adalete büyük önem verdiler. Yazılı ve sözlü olarak geniş bir adalet kültürü oluştu. Osmanlı hükümdarları, yöneticilerin halka zulüm yapmalarını önlemek için “adaletname” adı verilen fermanlar yayınladılar. Bu fermanlardaki emirlere uymayan memurlar şiddetle cezalandırıldı. Ayrıca, devletin bir faaliyetinden zarara uğrayan vatandaşın, mezalim mahkemelerine başvurarak uğradığı zararın ödenmesini isteme hakkı vardır.

İlâhî emirlerde ve uygulamadaki zengin örneklere rağmen, Müslümanlar insan hak ve hürriyetlerinin tam olarak sağlandığı bir siyasi toplum oluşturamadılar. Sivil ilişkilerde görülen geniş tolerans ve haklar, siyasi alana yansıtılmadı. Müslüman toplumlarda vatandaşın siyasi hak ve hürriyetleri gelişmedi. 18. yüzyıldan sonra yapılan düzenlemelerle Batı bu konuda Müslümanları geçti. Gelmiş olduğumuz bu noktada hem Batının yetersiz olduğunu söylüyor hem de bizden daha iyi durumda olduğunu belirtmek zorunda kalıyoruz.

“…kullandıkları temsil hileleriyle halkı dışlamaktadır”

Gerçekten de Batı insan hak ve hürriyetlerinin sağlanmasında Müslümanlara göre daha fazla yol almıştır. Ancak İlâhî hikmetten uzaklaşması, siyasi alanda elde ettiği başarının sosyal ve ahlâkî alanlarda çökmesine neden olmaktadır. Bugün Batıda, sarhoşluk, alkolizm, pornografi, uyuşturucu bağımlılığı, serbest seks, ilişkilerde ferdileşme, rüşvet, yolsuzluk, haksız kazanç, ailenin çözülmesi gibi sosyal ve ahlâkî problemler, siyasi ve idari düzenin işleyişini de aksatmaktadır. Siyasette ülke yönetimini ele geçiren güçlü baskı grupları, kullandıkları temsil hileleriyle halkı dışlamaktadır. Siyaset yüksek rantların paylaşılması için yapılmakta ve toplumun alt tabakaları egemen sınıfların baskısı altında ezilmektedir. Toplumu ayakta tutan siyasi, sosyal ve kültürel kurumlar zayıflamakta ve bunun yerine kişiler öne çıkmaktadır.

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu