Hayata Dair

İslam’da İnsan Hakkı ve Adalet Kavramları üzerine (4’üncü bölüm)

İslam’da İnsan Hakkı ve Adalet Kavramları üzerine (4’üncü bölüm) … “Nitekim Hobbesun öğretisinde “toplumsal sözleşme”den insan hakkı değil bir “canavar”, “Leviathan”, sınırsız güce sahip olan “Devlet” çıkmaktadır…” ayrıntılar hayaldefterim de…
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

İslam’da İnsan Hakkı ve Adalet Kavramları üzerine (4’üncü bölüm)

Oysa “insan hakkı”, “adalet”, “hukuk (-adalet) devleti” kavramlarını insanlığa veren; ilâhi vahydir. Ilahî vahy; Adem’in (A.S.) “hubût’u ve Arafat’da ve “insanlık için kurulan ilk İlahî değerler dizisini, ilahî sevgi ve adâlet ahlâkını insanlığa tebliğ etmesi dolayısı ile bu doğru öğretiyi insanlığa tanıtmasa idi; bencil içgüdülerine, nefs-i emmarelerine tabi olarak yaşayan “insan sürüleri”, “enbiyadan yaşarım milstağni/Bir örümcek götürür Hakk’a beni!” deme imkânını biraz zor bulurlardı. Materyalist düşünürlerin düzüp koştuğu “toplumsal sözleşme”, insana insan hakkını sağlayamazdı. Nitekim Hobbesun öğretisinde “toplumsal sözleşme”den insan hakkı değil bir “canavar”, “Leviathan”, sınırsız güce sahip olan “Devlet” çıkmaktadır. Hiç kimse; kendisinde olmayan bir şeyi başkasına sağlayamaz (Nemo plus luris transferre potest quam ipse habet).

“Toplumsal sözleşme”nin tarafı olanların hiçbirinde “insan hakkı” yoksa, “iki yoktan ne çıkar, fikredelim bir kerre!”. “Hiç” ten hâsil olan ancak “hiç” tir. Hobbesun vardığı sonuçlar; aslında ilâhî vahy temeline dayanmayan bir Öğreti’nin vahîm sonuçlarını bize öğretmesi gerekirdi.

Roussesau gibi düşünürler ise, “ilâhî vahy”den aldıkları değerleri “lâik” ortama aktarmaya çalışmışlar, fakat bu aşıda tutmamıştır. Bu gibi kurgular, Hazret-i İsa’nın (A.S.) tebliğinde, evini sağlam kaya üzerine değil kumsal üzerinde kurmaya benzetilir.

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu